Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye...

14
TÜRKIYE DIYANET VAKFI YAYIN L ARI/264 Türk Kültüründe iz Alimler (Sempozyum: 23-25 1997 • Yayma Yrd. Doç. Dr. Mevlüt ANKARA 1998

Transcript of Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye...

Page 1: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

TÜRKIYE DIYANET VAKFI YAYIN LARI/264

Türk Kültüründe iz Bırakan

İskilipli Alimler (Sempozyum: 23-25 Mayıs 1997 • İsldlip)

Yayma Hazırlayan Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Uyanık

ANKARA

1998

Page 2: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

ı·; ., ·,

'

4. Ebussuud'un Tasavvufi Yönü

Dr. Reşat ÖNGÖREN

Sayın Başkanım, değerli hocalarım, muhterem dinleyiciler; hepiniZi saygıyla selamiayarak tebliğiine başlamak istiyorum.

Ancak. başlamadan önce, bilhassa müzakereeller için bir açıklama ge­tirmek istiyorum. Tebliğimi daha önce tertip heyetine göndermiştim, ondan sonra. bazı bilgileri tebliğe ilave ettim, tasnifinde bazı değişiklikler oldu; ama. ana muhteva aynen kaldı, bunu hatırlatarak başlamak istiyorum.

Ben, dördüncü tebliğ sahibi olarak, sizin. sabırla dinlediği tebliğlerden sonra. zihinleriniZin yorulduğunu düşünüyorum, bunu n farkındayım; an­calc, buna rağmen, ben de büyük ölçüde metne bağlı olarak tebliğimi sun­maya çalışacağım; çünkü, tebliğde bazı lfadelerin aynen aktarılması, yanlış anlaşılınaması için aynen aktarılmasını istiyorum; o yüzden, şimdiden sa­bırlarınıza teşekkür etmek istiyorum.

EBUSSUUD EFENDi'NİN TASAVVUFİ YÖNÜ

Osmanlı'nın en nüfuzlu şeyhülislamiarından biri olarak kabul edilen Ebussuud Efendi, Bayrfuniyye Tarikatı'nın ileri gelen şeyhlerinden tanınmış alim Mubyiddin Yavsi'nin (ö. 920!1514) oğludur. Doğum yeri hakkında kay­naldarda muhtelif görüşler ileri sürülmekte; İskilip, Diyarbakır ya da İstan­bul civarında bulunan Meteris (Metris-Müderris) köyünde doğduğuna dfur rivayetler bulunmaktadır. Ancak biz onun. Bursalı Mehmed Tahir Bey'in de ifadesine dayanarakııı. babasının şeyhlik ettiği Fatih'te Sivası Telclcesi'nde (Yavsı Baba Tekkesi) dünyaya geldiği kanaatini taşımaktayız. Zira o, 896/1490 senesinde dünyaya geldiği zaman, babası şeyh Muhyiddin Efen­di adı geçen tekkede faaliyet göstermekteydP1• Bununla birlikte Ilcdü'l-man­zCı.m müellifi, Sultan II. Bayezid tarafından mezkur tekkeye vakfedilen yakın bir köyde dünyaya geldiğini belirtmektedir ki131

, diğer güçlü ihtimal bu olma­lıdır.

Hl bk. Bı.ırsalı Mehıned Tahir. Osmanlı Müellifleri. İstanbul 1333. I. 225. 226. (2) Reşat öngören. >..'VI. Asırda Anadolu'da Tasaoouf. (Yayıınlanmaınış doktora tezi). istanbul

1996. s. 124. (3) bk. Ali Çelebi b. Bali. el-Jkdü 'l-manıümji ıilcri ejddlli'r-Rüm. (eş-Şekaıku'n-nümaniyye so­

mında). Beyrı.ıt 1975. s. 440.

290

·--""':tr

Page 3: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

Tekke sahibi bir şeyhin oglu olarak dünyaya gelen Ebussuud Efendi'nin tasavvufı çevrelerle ne kadar iç içe büyüdügünü tahmin etmek zor degildir. Zira onun gençlik çagı. aynı zamanda ilk hacası durumunda olan babası­nın yanında geçmiştir141• Ayrıca hocaları arasında Şeyhülislam İbn Kemal gi­bi tasavvufa müntesip151 bir altmin bulunması da, onun tasavvufi düşüncey­le yakın temas içinde yetiştıginin bir göstergesi sayılabilir. Hatta onun. ba­basının vefatından sonra makamına geçen halifelerinden Bahaeddinzd.de Muhyiddin Mehmed Efendi'den (ö. 952/ 1545) Bayramiyye icazeti aldıgı bile rivayet edilmektedir161

• Buna göre o. 1545 senesinde şeyhüüslamlık maka­mına getirildigi zaman. babası gibi "zülcenahayn" bir şahsiyet olarak zahiri ilirolerin yanısıra tasavvufı neş'eye de sahip bulunuyordu. Eyüp Sultan'da yaptırdıgı külliyede, sıbyan mektebinin yanısıra bir de z_avtye inşa ettirmiş olmasım, onun bu vasfını açıkça ortaya koymaktadır.

Ebussuud Efendi ve Tasavvufi Mes'eleler

Ebussuud Efendi'nin yaşadıgı çagda medrese muhitinin tasavvufi çev­relerle çok yakın münasebetler kurdugu ve ileri gelen pek çok alimin tasav­vufa intisap ettigi görülmektedir181

• Ebussuud Efendi'nin de tarikat şeyhle­rine ve onların ögretisine karşı derin sevgi ve itimadı bulunuyordu. Onun gayet açık ifadesiyle. meşayih-i İslfuniyye'nin hakikat ve tarikat dedikleri şey, şeriatın özü ve hülasasıydı191 • Şeyhülislamlıgı sırasında Karrılni Sultan Süleyman'ın sadrazamlarından Semiz Ali Paşa (sadaret dönemi: 1561- 1565) için kaleme aldıgı Mecmua-i Deavat isimli eserde, duanın frudelerini anlatır­l{en ayet ve hadislerin yanısıra, meşayi.hin naklettigi hikayeleri de delil ola­rak zikretmesiııoı. onun tasavvufa verdigi degeri göstermesi bakunından önemlidir. Ebussuud Efendi'nin tasavvufi mes'elelere bakışını, esas, Hasan Zari.fi Efendi'nin ondan naklen söyledigi aşagıdaki sözler net bir şekilde or­taya koymaktadır. Adı geçen zatın naklettigine göre, Ebussuud Efendi şey­hülislamlıga getirildigi zaman, yanına müridi Layihi Efendi'yi de alarak ken­disini tebrik etmeye gitmişler. Meger o esnada Ebussuud Efendi, "Aygır

(4) Abdullah Aydeınir. Büyü/c Tür/c Bilgini Şeyhülisliim Ebussuud Efendi ue 'rejsirdelci Metodu. Ankara ts .. s. 5 .

(5) bk. öngören. Anadolu'da Tasauuuj. s. 269-270. (6) Ekrem Işın. "Yavsi Baba Tekkesi". Dünden Bugüne İstanbul Anslklopedisi (DBİA). VII. 446.

Mustafa Ali Efendi. Ebussuud Efendi'nin tasavvufa intisap etmedigini ileri sürmüşse de. Peçoylu İbrahim bu iddianın dogru olmadıguıı belirtmiştir (Ahmed Akgündüz. "Ebussuud Efendi". Türkiye Diyanet Valifı İs/6.m Anslklopedisi (DİA). (Düzeltme. XI. cildin sonundaJJ.

(7) Akgündüz. a.g.ın .. DİA. X. 366. (81 O dönemde medrese çevrelerini tasavvufa sevkeden funHler ve ulema-meşayih ilişkileri

hakkında geniş bilgi için bk. Öngören. Anadolu'da Tasauuuj. s. 259-306. (9) Atai. Hediiilc. s . 88. ( 1 0) Ebussuud Muhammed. Mecmıia-1 Deauiit, istanbul 1343. s. 15 vd.

291

Page 4: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

~ ..

İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi mes'elesini (tayy-i mekan) konuşuyorlarmış. Hasan Efendi içeri girince şeyhülislam, "İşte, İmam Efendi, bu fetvanın müftisi gel­di. Bir şeyden haber vermek, onu yaşamak gibi olmaz. Bizim bildiğimizi bunlar görürler. O hali bunlardan sor" demiş. Bunun üzerine Hasan Efen­di. Mısır'da Şeyh Gülşen1 hayatta iken başından geçen bir hadiseyi nakle­derek, o hali kendisinin farkında olmadan yaşadı~ ve durumuna muttali olunca. şeybinden rica ederek bu gibi halleri kendisine bir daha yaşatma­ması için yalvardığını anlatır. Bunun üzerine Ebussuud Efendi de "Doğru­dur, bizim dahi !nancımız budur ki, Asafb. Berhiya, Belkis'in arşını göz yu­muncaya kadar Hz. Süleyman'a getirdi. Hem merhum pederimden· dahi bu haller görülmüştü" diye mukabele eder1111

Ebussuud Efendi'nin tasavvufi mes'elelere bakışı genel manada yukarı­da kaydedildiği şekilde olmakla birlikte, dönemtnde bir kısım tasavvufı uy­gulamalara karşı çıktığı da bilinmektedir. Bunlardan birisi sema' ve devran­la zikir yapma mes'elesidir. Ebussuud Efendi bu hususa fetvalarında açık­ça temas etmiş ve sema' ve devranla zikir yapabilmek için bir kısım sınırla­ma ve şartlar ileriye sürmüştür. Bu şartlara geçmeden önce, sema ve dev­ranın O· devirde ne anlama geldiğint belirtmek gerekir. Sema o devirde, zikir esnasında söylenen dini musiki ve ilahileri dinleme anlamına gel.mekteydi. Son zamanlarda ise, M. Zeki Pakalın'ın da belirttiği gtbi021

, sema' denilince Mevleviler'in ayinleri anlaşılır olmuştur. Devran tabiriyle de o dönemde, eelı­rizikir yapan bazı tarikat mensuplarının ayakta halka teşkil edip dönmele­ri, baş ve bellerini hareket ettirerek, zaman zaman cezbeye gelip ayaklarını yere vurarak zikir yapmaları kastedilmekteydi. Bu tür zi.İtir umumiyetle Kd.­diriyye. Rifd.iyye, Halvetiyye, Mevleviyye gibi zikr-i cehriyi esas alan tarikat­larda uygulanmaktadır. Toplu olarak tera edilen sema' ve devran esnasında alıenkit şekilde zikirler yapılır; "Hu Hu", "Ya Hayy yaHu" gtbi zikirler veya ilahiler söylenir. Bu sırada kudüm, def ve ney gibi mf:ısiki aletierirlin kulla­nıldığı da olur1131

• Genel olarak sema· ve devran (deveran) tabirlerinin. biri­birlerinin yerine kullanıldığı da görülmektedir1141

Ebussuud Efendi, su:fılerin zikir esnasında şevke gelip ayakta ya da oturarak, sadece bellerini ve başlarını hareket ettirip, ayaklaruu sabit tut­maları halinde, yaptıkları zikirde bir beis olmadığını belirtmektedir. Ancak bellerini de hareket ettırmemeleri zikrin edebine daha uygun olur diye de

, (lll Muhyi-yi Gülşeni. MenCıkıb·ı İbrô.him Gülşenl. (Yayınlayan: Tahsin Yazıcı). Ankara 1983. s. 138-141: aynca bk. Akgündüz. "Ebussuud Efendi" (Düzeltme). DİA. XI. cildin sonunda.

(12) M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tô.rih Deyimleri ue Terimleri Sözlüğü. İstanbul 1983, m. 162. (13) Süleyman Uludag, Tasauuı.ifTertmleri Sözlüğü, İstanbul 1991. s. 138. (14) bk. Pakalın, Tô.rih Deylmleri, lll. 162: Uludag, a.g.e., s. 422.

292

Page 5: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

ilave ediyor. Eger belleri ve başlarıyla birlikte ayaklarını da hareket ettire­cek olurlarsa. bunun haram olacagını vurguluyor1151

Ebussuud Efendi. koydugu bu sınırlamaların yanısıra. o deVir sfıfileri­nin zikir esnasında yaptıkları hareketlerin (devran) esasen raks oldugunu ve bu yaptıklarıyla kafulere benzediklerini ifade etmektedir. Ona göre. mu­tasavvıflar, yapılan bu hareketlerin insanı kötülüklerden, fısk u fücfıra düş­mekten alıkoyup, zikrullaha vesile oldugunu ileri sürseler bile, buna şer'an

ruhsat bulunmamaktadır. Zira hiç bir müctehid raksa cevaz vermemiş, yanlızca semada ihtilaf etmişlerdir. Binaenaleyh raks ve devran eden trufe­yi vali ve kadıların engellemesi gerekirıısı_

Ebussuud Efendi, raks ve devran edenlerin ilikadi açıdan nasıl değer­lendirileceği husfısu üzerinde de durmuştur. Eger dervişler yaptıklarını bir ibadet olarak kabul etmiyorlarsa, küfre nisbet edilmelerinin dogru olmaya­cagını belirtmektedir. Şayet devranı ibadet sayariarsa o zaman mürted olur­lar. Zira, diyor Ebussuud, ibadet Allah'ın (c.c.) yapılmasını emrettlği şeydir. Bu durumda sfıfiler. yaptıkları hareketleri ibadet saymakla, Allah'ın onu emrettlğini ileri sürmüş olurlar ki, bu, Hak Taaıa·ya iftira etmektir. Bina­enaleyh küfrü mfıcip olur1171•

Ebussuud Efendi devran hakkında böyle sert bir tavır ortaya koymuş olmakla birlikte, daha sonra bu tavrını yumuşatmak zorunda kaldığı ileri sürülmektedir. Bu yumuşamada, dönemin önemli Halvetlyye şeyhlerinden İbrahim Ümmi Sinan'ın (ö. 976/ 1568) etkili oldugu kaydedilmektedir. Hacı Evhad Sünbüli Dergahı şeyhlerinden Seyyid Hüseyin b. Abbas Efendi (ö. 1105/ 1693-94) tarafından 1092 tarihinde kaleme alınan Risale-l Deuraniy­ye isimli yazma bir eserde ve Haricizade'nin Tibydn'ında kaydedildiğine gö­re, Ebussuud Efendi bir gün Üın.nll Sinan ile bir araya gelerek devran mes'elesini tartışmaya başlamışlar. Tartışmanın sonunda sinirlenen şeyhü­lislam, "Ya Şeyh! Eğer bu devrandan vaz geçip müridierini de bundan alı­koymazsan. vefat ettlginde cenazeni kılmaktan halkı men ederim" demişıısı_ Bunun üzerine Ümmi Sinan da "İnşaallah benim cenazemi sen kıldıracak­sın" diye mukabele etmiş ve ayrılmışlar1191 • Zaman sonra ümmi Sinan vefat

(ısı bk. M. Ertugruı Düzda·g. Şeyhülisldm Ebussuud Efendi Fetvalan lşığında 16. Asır Türk Ha-yatı. istanbul 1983. s. 83. 84.

(16) bk. a.g.e., s. 86. 87. (17) a.g.e .. s. 85. (18) Ebussuud Efendi'nin buna benzer bir sözü. ileride temas edilecegı gibi. Hz. Peygamber'in

(a.s.) anne ve babasının imanı mes'elesinl. Padişah Kanüni'nin huzurunda şeyhle tartış­mak üzere bir araya geldikleri zaman söyledigi de rivayet edilmektedir.

( 19) Seyyid Hüseyin b. Abbas. Rtsô.te-i Deurantyye. ismaı.ı Erünsal'dak.i yazma nüsha. vr. ll b; Haririzade. Kema.Ieddin. Ttbyô.nü uesalll'l-hakô.ik Ji beyani sel6.slll't-taraik. Süleyınaruye

Ktp., Fatih. nr. 431. II. 143a.

293

..

Page 6: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

~ ...

ettiğinde müridieri şeybin tabutunu hazırlayıp Fatih Camii'ne götürmüşler, ancak Ebussuud Efendi'nin bundan haberi olmamış. Aynı gün saraydan da bir kız çocuğu vefat etmiş ve onun cenazesinin de Fatih Cfımii'nden kaldı­rılmasına karar verilmiş imiş. Şeyhülislam Ebussm;ıd Efendi, saraylı kızın namazını kıldırmak üzere cemaatin başına geçtiğinde, kızın tabutunun ya­nında bir de erkek mevtanın olduğunu görmüş ve önce er kişinin namazı kılınmak gerekti~i için, kim olduğunu bilmeden "Er kişi niyyetine ... " deyip Ümmi Sinan'ın namazını kıldırıvermiş. Namazdan sonra müridierin hücu­mu ile eller üzerine alınarak tabutun taşındığını gören şeyhülislam. etrafın­dakilere mevtanm kim olduğunu sorunca, Ümmi Sinan olduğunu öğren­mişı2oı.

Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin bu hadiseden çok etkilendiği ve da­ha sonra kendisine devran mes'elesi sorulduğunda şu şekilde cevap verdiği rivayet edilmektedir:

"Allah Taa.Ia'nın ilmi bir sonsuz deniZ mesabesindedir. Meşayih-i izam ol denizin gawaslarıdır. Biz ehl-i sahiliz. Bu hususta bizim orılarla bahsimiz yoktur1211."

Eb1:1ssuud Efendi dönemirlde tartışma konusu olan önemli mes'eleler arasında sema' ve devranın yanısıra, tasavvufta vahdet-i vücud anlayışını ilk olarak sistemli bir şekilde ortaya koymuş bulunan Muhyiddin b. Ara­bi'nin bazı görüşleri de bulunmaktadır. Esasen İbn Arabi ve görüşleri hak­kında öteden beri bir kısım tartışmalar hep olagelmiştir. Ve bilindiği gibi bu tartışmalara bir son vermek maksadıyla, Ebussuud Efendi'nin hocaların­dan Şeyhülislam İbn Kemal de onun görüşleriyle alakalı müsbet bir fetva

(20) Seyyid Hüseyin. a.g.e .. aynı yer: Haririza.cte, a.g.e .. aynı yer; Hüseyin Vassaf, Sfljine-i Evli­ya-yı Ebrar. Süleymaniye Ktp., Yazma BagJşlar. nr. 2305-2309, IV. 166. Tibyan ve Sfifi­ne'de. cenazesi kaldınlan saraylı kızın Kanıini Sultan Süleyman'ın kızı oldugu kaydedil­mektedir (bk. zikredilen yerler). Kaniini'nin meşhur kızı Mihrimalı Sultan'ın Ünuni Si­nan'dan on sene sonra: 1578 senesinde vefat ettigi bilirıdigine göre (bk. M. Cfıhid Baysun. "Mihr ü Mfıh Sultan", Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ans!klopedisi {İA/. Vlll. 307). burada ve­fat edenin. eliger kızı Raziye Sultan (bk. M. Çagatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kız­ları. Ankara 1980. s. 39) olması gerekir.

(21) Haririzade. Tıbyan. II. 143a. Şeyhülislfı.m Ebüssuüd Efendi'nin bu fetvasının bir sureti Londra'da India Office Library and Records. Or. 12933 nurnarada bulunmaktadır. Fetva burada şu şekilde kaydedilmiştir:

294

"Erbab-ı tarikat olan ehl-i tevhid. mescidlerinde ve sair davetlerinde devranla zlkrullah et­meleri helô.l olur mu? el-Cevdb: Hale Taalô. 'nın ilmi-i şerifi bir derya-yı bi pay andır. Şeriat onun sdhilidir. Biz ehl-i sô.hUiz. Meşayih-1 iıam ol derya-yı bi payanın gavvaslandır. BiZim onlarla bahsimiz yoktur." Ebussud Efendi'ye nisbet edilen yukandaki bu fetva gibi. bir kısım yazma ınecmüalarda muhtelif şeyhülislamıara nisbet edilen. degişik mes'eleler için verilmiş fetvaıara rastlan­maktadır. Ancak bunlann adı geçen şahıslara adiyetinin kesinligi. kanii.atimizce. fetva ınecmüalarının karşılaştırmalı olarak dikkatli bir araştırma sonucu gün yüzüne çıkarıl­masından sonra mümkün olabilecektir.

Page 7: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

tertib etmiş ve özetle. "Muhyiddin b. Arabi'yi inkar eden hata etmiş olur. Eğer hatasında ısrar ederse sapıtmış olur ki. sultanın onu terbiye etmesi ve inancından çevirmesi gerekir ... Onun eserleri içinde Fütii.hat-ı Mek/ctyye ve Füsusu'l-hilcem isimli eserleri de . bulunmaktadır. Bu eserlerdeki bazı mes'elelerin lafzı ve manası belli olup Şeriata uymaktadır. Bazı mes'eleler ise zahir ehlinin anlayamayacağı ölçüde gizli; sadece ehl-i keşf olanların bi­lebileceği mahiyettedir. Binaenaleyh burada ifade edilmek istenen manilla­ra muttall olamayanların, d noktada konuşmayıp susması gerekir" şeklinde görüşlerini bildirmiştir1221• Ancak tartışmaların verilen bu fetva ile de niha­yete ermediği. daha sonra Ebussuud Efendi'nin de bu konuda fetva tertip etmiş olmasından1231 anlaşılmaktadır. Ebussuud Efendi'nin verdiği fetvanın metni, ayrıca, tartışmanın mahiyetini de açık bir şekilde. ortaya koymakta­dır. Mes'ele şöyle konulmuştur:

··şeyh Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin Fusüs adlı kitabı şeriat-ı şerife­den taşradır; halkı idlai içün te'lif olunmuştur. Anı her kim mütruaa ederse mülhiddir. diyen Zeyd'e şer'an ne lazım olur?"

Ebussuud Efendi'nin bu süa.Ie verdiği cevap oldukça ilginçtir. Ona göre Fusus'ü-hikem'de şeriatla bağdaştırılınası mümkün olmayan ifadeler var­dır. Ancak bu ifadeler esere bir Yahudi tarafından sokuşturulmuştur. Bun­ların İbn Arabi'ye ilit olmadığına. onun yüce şam ve diğer kitaplarındaki gö­rüşleri şehadet etmektedir. Binaenaleyh bu eserin müta.Iaasında çok ihti­yatlı olmak gerekir. Ayrıca bu hususta padişahın nehyi de bulunmaktadır. Her vechile kaçınmak lazımdır1241•

Ma 'ruzat isimli eserde kaydedildiği şekliyle, Ebussuud Efendi fetvasın­da Yahudi'nin biri tarafından Füsus'a hangi iladelerin sokuşturulduğunu belirtmemekteyse de, Süleymaruye Kütüphanesi, İsmihan Sultan bölümü, 223 numaradaki Fetva Mecmuası'nda bu hususa açıklık getirdiği görülmek­tedir. Buna göre Yahudi'nın biri tarafından Füsus'a sokuşturulan ifadeler . Firavun'un imanı ile alakalı olanlardır. Oysa İbn Arabi Fütii.hat isimli eserin­de Firavun'nun ebedi cehennemlıklerden olduğunu açıkca ifade etmiştir (vr. 317a}.

Firavun'un imanı konusunda İbn Arabi'nin görüşünü, o dönemde Ebussuud Efendi'ye benzer şekilde ortaya koyan mutasavvıflara da rastlan­maktadır. Mesela Halvetiyye ricalinden Safyalı Bali Efendi (ö. 960/ 1553} ka­leme aldıgı Füsus şerhinde, Firavun'un imanı konusunda İbn Arabi'nin asıl

(22) bk. öngören, Anadolu'da Tasauuuj. s. 298-299. (23) bk. Ebussuud Muhammed. Ma'riizô.t (Ahmed Akgündüz tarafından neşredilen Osmanlı

Kanunndmeleri'nin. IV. cildi içinde). istanbul 1992. s. 45: aynca bk. Süleymiiniye Ktp .. is-

rnihan Sultan, nr. 223. vr. 316b·317a. (24) bk. adı geçen yerler.

295

Page 8: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

[\ ~ ·.

'

kanaatinin Fütuhat-ı Melclciyye'dekl fikri oldugunu, buna göre Firavun'un cehennemde ebedi kalacagını belirtmiş ve Füsılsu'l-hikem'de Firavun'un imfuuyla alakalı yer alan ifadelerin, şarihler tarafından yanlış anlaşıldıgını ileri sürmüştür1251•

Ebussuud Efendi'nin Tarikat Şeyhleriyle İlişkileri

Ebussuud Ef~ndi'nin yaşadıgı çagda medrese muhltinin tasavvufi çev­relerle çok yakın münasebetler kurdugu, hatta pek çok illimin tarikata in­tisap ettikleri yukarıda belirtilmişti. Ebussuud Efendi de çoctiklugundan beri iç içe oldugu tasavvufı muhitle ilişkilerini ·sürdürmüş ve tarikat şeyh­leriyle samimi dostluklar kurmuştur. Zira o dönemde medrese-tekke ara­sında oldukça saglıklı ve dengeli münasebetler geliştirilmiş, devlet de kuru­lan bu dengeyi uzun müddet muhafaza etmeye çalışmıştır. Şeyhülislamlıgı

döneminde Ebussuud Efendi'nin bir kadıya yazdıgı nasihat sadedindeki mektupta bile, bu dengenin gözetildigi açıkca görülür. Şeyhülislam, Kadı Efendi'ye, bir mes'ele hakkında karar vermeden önce bölgesinde bulunan alimierin yanısıra şeyhlerin ve dervişlerin de görüşlerini almasını tavsiye et­mektedir. Şöyle diyor:

" .. .Ve ol diyarda temekkün eden ulema::i kirarn ve meşayih-i ızam ve fu­kara-yı enam ile müşavere-i tam eyleyüp cemi-i urourunda Hz. Hakk'a te­vekkül ve Hz. Risaıetpenatı'a tevessül... idesiz1261

. "

Bayramiyye'ye müntesip bulunan Ebussuud Efendi'nin özellikle, devlet nezdinde o devrin en etkili tarikati durumunda olan Halvetiyye1271 ricilliyle çok yakın münasebetler kurdugu görülmektedir. Seyahatname sahibi Evli­ya Çelebi1281 ve Sejine müellifi Hüseyin Vassaf Bey291

, Gülşeniyye-i Halvetiy­ye'nin kurucusu Şeyh Gülşenl'nin Mısır'dan İstanbul'a celbedilip Padişah Kanuni ile sarayda görüştügü sırada Ebussuud Efendi'nin de orada bulun­dugunu ve Gülşenl'den oldukça fazla etkilendigini kaydetmektedirler. Gerçi padişahla şeyhin bu görüşmesini bize bildiren ilk kaynaklardan Menalcıb-ı

Gülşenı ve Lemezat'ta böyle bir kayda rastlanmamaktadır. Ancak şeyhin is­tanbul'a geldigi tarihlerde (Eylül l529'dan sorıra)1301 Ebussuud Efendi'nin İstanbul'da Semaniye Medreseleri'nden Müftü Medresesi'nde müderrislik yaptıgı bilinmektedir1311

• Bu durumda, şeyhle görüşmesi, eger Kanuni'nin

(25) Mustafa Kara, "Ba.Ji Efendi, Sofyalı". DİA. V, 21. (26) Zikredilen mektup için bk. Ebussuud, Mecmila-i Deavô.t, s. 8. (27) öngören. Anadolu'da Tasavvuj. s. 303. f28l bk. Hüseyin G. Yurdaydın. "Düşünce ve Bilim Tarihi (1300-1600)". Türkiye Tarihi II: Os·

manlı Devleti {1300-1600/. (Yayın Yönetmeni: Sina Aşkın). İstanbul 1988, s. 156. (29) Vassaf. Sıifine, I1T. 1 1 1. (30) bk. öngören. Anadolu'da Tasavvuj. s. 71. (31) Akgündüz. "Ebussuud Efendi", DİA. X. 365.

296

Page 9: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

...

sarayında gerçekleşmediyse. diger pek çok ulema gibi1321, ya şeybin yerleşti­

rildigi Çandarlı İbrahim Paşa Sarayı'nda1331 • ya da zaman zaman halka soh­bet ettigi sarayın yakınındaki İbrahim Paşa Camii'nde1341 meydana gelmiş ol­malıdır.

Ebussuud Efendi'nin gönlü İbrahim Gülşeni'ye gerçekten çok ısınmış olmalı ki. daha sorıra şeybin kendisi yerine İstanbul'da bıraktıgı halifesi Ha­san Zarifi Efendi'yle (ö. 9771 1569-70) çok samimi dostluklar kurmuş ve bu gibi meşayihle ilişkilerini daha da ileri boyutlara taşımıştır. İlminden ve va­aılarından çok hoşlandıgı Hasan Efendi'ye bir molla abası hediye ederek. gittigi ilim meclislerine onu da götürdügü ve ilmi seviyesini ifade için de "Efendi, sizin mollalar kadar şer'i ilminiZ var" dedigi rivayet edilmektedir1351

Bir sohbet sırasında ona muhabbetini izhar sadedinde .üç kerre, "Zarifsin Hasan Efendi" dedigi de nakledilmektedir1361

Ebussuud Efendi'nin Koca Mustafa Paşa Dergaru'nda Sünbül Efen­di'den sorıra posta oturan bir başka Halveli şeyhi Merkez Efendi'ye (ö. 959/1551-52) de derin sevgi ve hürmeti bulundugu kaydedilmektedir. Ve­fat ettiginde şeybin cenaze namazı bizzat Ebussuud Efendi tarafından kıl­dırılmıştır. Cenazeye geliliginde onun, "Dünyada riyasız bu kimseyi görmüş­tük" dedigi rivayet ediliyor1371

• Çok sevdigi şeyhin vefatına, "Datresin Mer­kez'in nur ide Allah" ırusrfunı tarih düşürmüştür1381•

Merkez Efendi'den sorıra Koca Mustafa Paşa Dergahı'nda bir müddet şeyhlil{ eden oglu Ahmed Efendi (ö. 963/1556 veya 970/ 1562-63), maka­mından ayrılmak istediginde, seecadeye münasip görülen Ya.kub Efendi gel­mekte tereddüt edince, Ebussuud Efendi'nin ısrarları üzerine seccadeyi boş bırakıruyarak bir müddet daha beklemiş olması1391, şeyhülislamın Merkez Efendi'den sorıra da Sünbüliyye-i Halvetiyye'nin merkezi durumunda olan bu dergahla yakın ilişkiyi sürdürdügünü göstermektedir.

Tarikat şeyhleriyle yakın münasebetler kuran Ebussuud Efendi'nin, şeyhülislamlıgı döneminde zaman zaman devletle meşayih arasında aracı oldugu ve bazılarını devlet nezdinde tezkiye ettigi de görülmektedir. Mesela Halvetiyye'nin dirayetli şeyhlerinden Nureddinzade Efendi (ö. 981 11574)

(32) bk. Muhyi. Menakıb-ı Gülşeni. s. 422. (33) Mahmud CemaJ.eddin Hulvi. Lemezat-ı Hulviyye ez Lemezat-ı Ulviyye. (Hazırlayan: Meh-

med Serhan Tayşi). İstanbul 1993. s. 534. (34) Muhyi, Menakıb-ı Gülşeni. s. 401. (35) Hulvi. Lemezat. s . 541. (36) Muhyi. Menalcıb-ı Gülşeni. s. 140-141. (37) Yüsuf b. Yaku b. Mend.kıb-ı Şerif ve Tarikatname-i Pirô.n ve Meşayih-1 Tarikat-i Aliyye-1 Hal­

vetlyye. 1290, s. 56: Hulvi. Lemezat. s. 468. (38) Hafız Hüseyin Ayvansaniyi. Hadikatü'l-cevô.mi', İstanbul 1281, I. 231: Vassaf. Stljine. III.

272. (39) Hulvi. Lemezdt. s. 479.

297

Page 10: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

Rumeli'de faclliyet gösterdigi sırada. hakkında bazı ithamlar sebebiyle tu­tuklarıma kararı çıkmak üzereyken, onu sadrazam nezdinde tezkiye eden Şeyhülislam Ebussuud Efendi olmuştur1401•

Ebussuud Efendi, döneminin ileri gelen şeyhleriY,le bu şekil samiml iliş­kiler kurmuş olmakla birlikte. Padişah Kanuni Sultan Süleyman'ın huzu­runda meydana gelen bir hadise sebebiyle, yukarıda adı geçen bir başka Halveti şeyhi İbrahim Ümmi Sinan'a (ö. 976/ 1568) darıldıgı ve ona latife tarzında hiç de münasip olmayan sözler sarfettigl nakledilmektedir. O dö­nemde bir ara zuhur eden Hz. Peygamber'in (a.s.) anne ve babasının imanı mes'elesinde, ulemfuıın menfi görüş bildirdigi Padişah Kanuni tarafından duyuldugunda, o bunu Resulullah'ın (a.s.) şfuıına muvMık bulmamış ve mes'elenin kökünden halledilmesi için ulema. meşayih ve fudalanın Fatih Camii'nde toplanmasını arzu etmişti. Davet edilenler arasında. meşayihi temsilen katıldıgı anlaşılan İbrahim Ümmi Sinan da bului:ımaktaydı. Bu meclise ayrıca "Papazoglu" diye bilinen vezirlerden Mustafa Paşa da katıl­mıştı. Mes'ele tartışılmaya başlanmadan önce Ebussuud Efendi milırabın bir yarıında, Papazoglu Mustafa Paşa diger yarıında. Ümmi Sinan da orta­larında oturmuş, Kanuni ise mahfildeki yerirıi almıştı. Ümmi Sinan Efendi bu mes'elenin tartışılmasını yanlış ve edeb~ mugaytr buldugu için, daha ba­şında Ebussuud Efendi'ye dönerek, sanki tanımıyormuş gibi, "Mihrabın di­ger yarıında oturan kimdir?" diye sordu. Ebussuud Efendi vüzeradan oldu­gunu söyleyince. bu sefer, "Babası kimdir?" diye sordu. Ebussuud Efendi sükut ederek cevap vermedi. Tekrar sorup yine cevap alamayınca, canı sı­kılarak yüksek bir sesle, "Canım niçin sualime cevap vermiyorsunuz?" de­di. Bu sırada padişah mahfil-i hümayundan haber gönderip orada neler ol­dugunu anlamak istedi. Hadiseyi ögrenen padişah. hemen, sorulan sualde­ki ve buna cevap verilmeyişindeki incellgi anlayarak, "Mes'ele halloldu. Tar­tışmaya gerek kalmadı. Meclis dagılsın" şeklinde emir gönderdi14 ıı.

(40) Atai. Nevizade, Hadô.iku'l-hakô.lkji tekmiletl'ş-şekô.ik. (nşr. Abdülkadir Özcan). İstanbul 1989, s. 212-213. Nakledildigıne göre. Nureddinzade tutukianma kararının çLkacagını ha­ber alır almaz İstanbul'a gelerek Zeyrek camü imaını ile birlikte Ebussuud Efendi'nin Zi­yaretine gitmiş ve şeyhüllslılm. imam Efendi'nin bir mısafl.rl olarak gördügü Nureddinza­de'yle tanışmaya fırsat bulamadan. adetleri oldugu üzere orada bulunanlarla birlikte ter­sirden bir yeri müzakereye başlamışlar. Mecliste bulunanlar sırayla fikirlerini söyledikten sonra sıra Nureddinzade'ye gelince. tartışılan konu hakkında şeyh o kadar nefis bir izah getirmiş ki. Ebussuud Efendi bu zeltın klın oldugunu araştırma ihtiyacıru hissetmiş. O da. "İşte o ithılın edilen. Nureddinzade dedikleri asi ve günahkar bu fakirdir" diyerek kendi­sini tanıtnuş. Bunun üzerine şeyhülislılm. hemen Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'ya ha· ber yollayarak. Şeyh Nureddinzade'nin yanına gelip kendisiyle görüştügünü. fazilet ehli ırfan sahibi bir zat oldugunun anlaşıldıgıru. böyle bir kıUnllin dünyevi menfaatlere tenez­zül etmeyecegını. hakkında ileri sürülen şeylerin birer iftiradan ibaret oldugunu ifade et­ınlştir (a.g.e .• aynı yer).

(41) Vassaf. Sejine. IV. 165-166.

298

l '

! .ı

ı

ı

Page 11: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

Padişah ve oradaki hey'et huzurunda Mustafa Paşa'nın babasının pa­paz olduğunu söylemeyi, Ebussuud Efendi edebe uygun bulmamıştı. İşte böylece Ümmi Sinan da Hz. Peygamber'in (a.s.) anne ve babasının durumu­nu tartışmanın edepsizlik olacağına işaret etmek istiyordu. Ümmi Sinan ta­rafından padişahın huzurunda bu şekilde küçük düşürülen Ebussuud Efendi, şeyhe çok kızmış ve biraz latife tarzında "Senin cenaze namazını pa­pazlara kıldırmalı" demiştir<42ı.

Ebussuud Efendi ve Şeyh idamlan

Medrese ile tekke arasında çok sağlam ilişkilerin te'sis edildiği Ebussu­ud Efendi'nin yaşadığı çağda, öte yandan üç tarikat şeyhinin; Melamiyye-i Bayramiyye'den Oğlan Şeyh İsmail Maşuki (ö. 945!1538~39) ile Şeyh Ham­za Brui (ö. 969!1561-62) ve Gülşeniyye-i Halvetiyye'den Şeyh Muhyiddin Karamarn'nin (ö. 9571 1550) idam edildiği de bilinmektedir<431. Ebussuud Efendi ise, bu zatlardan Oğlan Şeyh İsmail Maşuki'nin 12 müridiyle birlik­te idamına karar veren komisyonda bir üye<441, Şeyh Hamza Bau ile Şeyh Muhyiddin Karamani'nin de idam fetvasını veren bir şeyhülislam<451 olarak karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda mutasavvıflarla samimi münasebetler te'sis ettiği açıkca görülen Ebussuud Efendi, zikredilen bu şeyhler hakkın­da niçin menfi görüş bildirmiştir?

Atai'nin kaydettiğine göre, Ebussuud Efendi komisyon üyesi olarak Oğ­lan Şeyh'inidamı için karar vermekte çok zorlandığını, epeyce düşündük­ten sorıra. dinsizliğine (ilhad) karar vermekten başka yol bulunmadığını an­layaralc hükmünü verdiğini belirtmektedir<461. Şeyh Hamza Brui hakkındaki fetvasını da aynı gerekçeyle verdiği naldediliyor<47ı. Şeyh Muhyiddin Kara­mani'nin idamı hususunda ise, o, şöyle demektedir:

"Zarurtyyat-ı dinden olup, nusus-i katıaile sabit olan alıkam-ı şeriat­ı şerifeyi inkar ile zındık idüğü ve Hz. ResUluilah (s.a.) cenab-ı rifatıerini tahkir vechi ile zilerettiği tarik-i şer'i ile sabit olduğu için katlolunmuş­tur<481.''

(42) a.g.e .. aynı yer. (43) Bu üç şeybin idam gerekçeleriyle alakalı geniş bilgi için bk. (Reşat öngören. "Şeriat'ın

Kestigi Parmak: Kanuni Sultan Süleyman Devrinde İdam Edilen Tarikat Şeyhleri". İlô.m Araştırma Dergisi, c. I. sy. ı. [1996), s. 123-140).

(44) öngören. İdamEdilen Şeyhler. s . 130. (45) Öngören. ~g.m., s . 131. 133. (46! Atai, Hadô.tk. s. 88. (47) bk. Liilizade Abdülbaki, Tarikat-ı Aliyye-i Bayrô.mtyye'den Tô.ife-i Melô.miyye'nin An' ane-i

İrô.deUeri..., ts .. s. 37 vd.; M. Sadık Vicdani. Tomar-ı Turuk-i Aliyye: Melô.mili/c, İstanbul 1338-40, s. 55; Abdülba.ki Göl pınarlı. Melô.milik ve Melô.miler; (tıpkı basım), İstanbul 1992. s. 72.

(48) bk. Düzdag, Ebussuud Efendi Fetvô.lan, s. 194.

299

Page 12: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

' ·:

Derinlemesine yaptığımız bir araştırma sonucunda ortaya çıkmıştır ki, Ebussuud Efendi bir din iliimi olarak şeriatı esas almış ve hükmünü ona göre vermiştir. Osmanlı devleti de hukukunu şeriat üzerine bina ettiğine gö­re, verilen kararlarda hukuka aykırılık söz konusu değildir. Diğer yandan, yeni bulunan belgeler ışığırıda da mes'eleye bakıldığıhda, her üç tarikat şey­hinin idamına da, hem şeriat hem de tarikat noktasından büyük ölçüde kendi hatiliarı sebep olmuştur denilebilir1491

• Ancak yirıe de o dönemde bu şeyhlerin zulmen katıedildiğille dfu.r bazı iddiiliar ileri sürülmüştür. Özellik­le Şeyh Muhyiddirı Karamani'nin idfunı hususunda şeyhülislamın hissi davranmış olabileceği ihtimilii üzerinde durulmaktadır. Mesela XVI. asrın müelliflerinden Muhyi Efendi ( ö. ı O 141 1605-06) önemli eseri Mena.kıb-ı Gül­şen!'de, kendisinden ders aldığı Ebussuud Efendi'den1501 hep sitayişle bah­settiği halde, bu mes'elede onun hissi davrandığına işaret etmektedir. Ger­çi Muhyi Efendi de Muhyidd.in Karamani gibi Gülşeniyye şeyhlerindendir,

ancak bu hususta tarafsızlığını korumaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Nitekim o, Şeyh Muhyiddin Karamfuı.l'yi de bazı noktalardan hatiliı bulmakta; me­sela. bazı sohbetleri sırasında "Niçin bu meclise ÇiVizade ve Yavsizade (Ebussuud) gelmezler? Neden gelmekten korkuyorlar?" gibi ifadeler kullan­diğını ~e bunun da bir nevi gurur olduğunu belirterek, bu gibi sözlerin so­nunda şeyhe zarar verdiğini kaydetmektedir1511

• Fakat bunun yanısıra, ken­disi bizzat Şeyh Karamani'nin sohbetlerini dinlediğini ve bu sohbetlerde şe-

. riata muha.Iif hiç bir söz ve ftile rastlamadığını da belirtmektedir1521•

Ebussuud Efendi'nin adı geçen zatın idamı konusundaki tavrı, Muhyi Efendi'nin bu imasını teyid eder mahiyette gözükmektedir. Zira o, idam fet­vasını verirken şayet imam-ı azam'ın görüşüyle amel etmiş olsaydı. Şeyh Karamani fikirlerini itiraf ederek bunlardan vazgeçtiğini beyan ettiği için idamdan kurtulabilecekken, kararını diğer imamların ve mezheplerin görü­şüne göre vermiştir'531 • Ancak, A. Yaşar Ocak'ın da isabetle belirttiği gibi, Ebussuud Efendi'nin meslek hayatında son derece dürüst ve tutarlı olduğu da bilinmektedir1541

• Nitekim onun ne kadar titiz ve hassas davrandığı. kar-

(49) bk. öngören, İdamEdilen Şeyh ler. s. 138. (50) Muhyi. Menakıb, s. 383. (51) Muhyi. a.g.e., s. 382-383. (52) Muhyi. a.g.e., s. 382. Muhyi Efendi. Ebussuud Efendi ile Şeyh Karamani arasında ilk ih­

tilafın, Ebussuud Efendi Gebze'de müderrislik yaparken iki talebesinl.n. yakınındaki tek­kede faclliyet gösteren Şeyh Karamani'ye intisap edip tedrisatı terketmeleri üzerine başla­dıgıru kaydetmektedir. Cereyan eden hadise hakkında geniş bilgi için bk. (Muhyi. a.g.e., ·381-382; ondan naklen Hüseyin Gazi Yurdaydın, "Düşünce ve Bilim Tarihi ı 1300-1600}". Türkiye Tarihi II, Osmanlı Devleti [1300-1600}, (Yayın yönetmeni: Sina Akşin), istanbul 1988, s. 170-171; öngören, İdamEdilen Şeyhler, s. 135).

(53) bk. Düzdag, Ebussuud Efendi Fetvdlan, s. 194. (54) Ahmed Yaşar Ocak, "Kanüni Sultan Süleyman Devrinde Bir Osmanlı Herettlgi: Şeyh

Muhyiddin Karamani", ProfDr. Bekir Kütükoğlu'na Armağan, İstanbul 1991. s. 481.

300

Page 13: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

şılaştıgı benzer olaylarda açıkça görülür. Mesela, Bayrami Melami şeyhle­rinden Gazanfer Dede (ö. 974/1566-67) ile ilgili benzer bir olayda sadrazam kendisine görüşünü sordugunda o şöyle demiştir:

..... oglan Şeyh'in katliişinde. fakir hadd-i mutaddan hariç tevekkuf ve teenni etmişimdir. Merhum Mevlana Şeyhi Çelebi ilhadına hükmettikten sonra, iki üç meclis dahi tevekkuf edip, asla tevcihe mecal kalmayıp, ihti­mal munkati olmayınca hükmol[un]mamıştır. Bunun (Gazanfer Dede) ol ta­rikden itdigi şer' ile sabit olmadan, onun mecrasına icra olunmak meşru de­gildir ... Maam-i İlahiyye'si alıkam-ı şeriat-ı şerifeye muvafık ve meşayih-i is­lamiyye(nirl) süllık ettikleri tarikata mutabık ise biçare ıtlak olunup. belki riayet olunmak lazım olur1551

."

Ayrıca Ebussuud Efendi'nin, yukarıda genişce kaydedildigi gibi, İbra­him Gülşeni'nirl diğer halifesi Hasan Zarifi Efendi'yle oldukça ileri seviyede dostlukları1561• Şabaniyye-i Halvetiyye'nin kurucusu Şeyh Şahan-ı Veli'nin İstanbul'daki müridlerinden, Süleymfuıiye Camii v8.izi Kastamonulu Mu­harrem Efendi (ö. 983 / 1575) ile yakın arkadaşlıkları1571 ve yine yukarıda te­mas edildigi gibi, Halvetiyye şeyhlerinden Nureddinzade'yi sadrazam nez­dinde tezkiyesi1581 bilinmektedir. Meşayihe karşı onun bu iyi niyet ve güveni h erkesçe bilinirken, Şeyh Karamani hakkında hissi karar vermiş olabilece­gını kabul etmek zordur. Kanaatimize göre o, A. Yaşar Ocak'ın da belirttigi gibi, Şeyh Karamani'nın itiraflarında samimi olmadıgına, bu yüzden de Ha­nefi hukukunun hoşgörüsünden yararlanmak için asıl inançlarını gizledigi­ne inanarak, Maliki hukukuna göre idam kararını onaylamış olmalıdır1591•

Netice

Osmanlı Devleti'nin en ihtişamlı dönemirlde uzun müddet şeyhülislam­lık makamını ihraz etmiş bulunan Ebussuud Efendi. tekke sahibi bir şey­bin oglu olarak, tasavvufi muhitle iç içe büyümüş. hayatı boyunca da tari­kat şeyhleriyle samimi münasebetler kurmuştur. Ona göre tasavvuf şeriatın özü ve hülasasıdır. Devrinde ihtılaf konusu olan, dervişleriri sema' ve dev­ran ile zikretmeleri hususunda getirdiği sınırlamalar istisna edilecek olur- · sa, umumi manada tasawufi anlayış ve uygulamaları benimsediği görül­mektedir. Öte yandan o dönemde idamlarını onayladıgı şeyh ve dervişler hakkında kararını verirken, şeriatı esas aldıgı ve dinden çıktıklarına (ilhad) kesin kanaat getirmeden kararını vermedigi anlaşılmaktadır.

(55) AW. Hadaik, s. 88. (56) bk. Muhyi. Menakıb. s. 138-141. (57) Ömer el-Fuadi. Menakıb-ı Şeıif-l Pir-i Halueti. Kastamonu 1294 H. s. 62. (58) bk. Atai. Hadaik. s. 212-213. (59) Ocak, Muhyiddin Karamdni. s. 482.

301

Page 14: Bırakan İskilipli Alimlerisamveri.org/pdfdrg/D058452/1998/1998_ONGORENR.pdf · İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir kaç yerde görülmesi

BİBLİYOGRAFYA

Akgündüz. Ahmed. "Ebussuud Efendi". Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA). X. 365-371. [Düzeltme. XI. cildin sonunda).

Ali Çelebi b. Bali. el-llcdü'l-manıCımji zikri (ljadili'r-RCım. [eş-Şek~u·n-nümaniyye sonunda). Beyrut 1975.

Atai. Nev'izacte. Hadailcu'l-hakdikfl tekmtleti'ş-şekdik. (nşr. Abdülkadir Özcan), İstanbul 1989.

Aydemir. Abdullah. Büyük Türk Bilgini Şeyhülisldm Ebusuud Efendi ve T(ljsirdekl Metodu. An-kara ts. '

Ayvansanlyi. Hafız Hüseyin. Hadikatü'l-cevami', I-II. İstanbul 1281.

Baysun. M. Cavid. "Mihr ü Mah Sultan", Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi (İAJ. VIII. 307-308.

Bursalı Mehmed Tahir. Osmanlı MüeU!fleri. I-III. İstanbul 1333.

Düzdag. M. Ertugruı. Şeyhülisldm EbussuCıd Efendi Fetvalan Işığın.da 16. Asır Türk Hayatı. İs­tanbul 1983.

Ebussuud Muhammed, Ma'ruzdt (Ahmed Akgündüz tarafından neşredilen Osmanlı Kamınna-meleri'nin rv. cildi içinde). İstanbul 1992.

Ebussuud Muhammed, MecmCıa-i Deavat. İstanbul 1343.

Gölpınarlı. Abdülbaki. MelamWk ve Meldmller. (tıpkı basım). İstanbul 1992.

Haririzacte, Keına.Ieddin. Tibyanü vesdili'l-hakaikfl beyani seldsili't-tardik. I-III. Süleymaniye Ktp .. Fatih. nr. 430-432.

Hulvi. Mahmud Cema.Ieddin. Lemezat-ı Hulviyye ez Lemezat-ı Ulviyye: (Hazırlayan: Mehmed Serhan Tayşi). İstanbul 1993.

Işın. Ekrem. "Yavsi Baba Tekkesi". Dünden Bugüne İstlınbul Ansiklopedisi (DBİA). VII. 445-446. Kara. Mustafa, "Bali Efendi, Sofyalı", DİA. V. 20-21.

Laıizacte Abdillbili. Tarikat-ı Aliyye-i Bayrdmiyye'den Taife-i Meldmiyye'nin An'ane-i İrô.detle­rt .... ts.

Muhyi-yi Gülşeni. Mendkıb-ı İbrahim Gülşeni. (Yayınlayan: Tahsin Yazıcı) . Ankara 1982.

Ocak. Ahmed Yaşar, "Kanüni Sultan Süleyman Devrinde Bir Osmarılı fieretigi: Şeyh Muhyid­din Karaınani". Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu'na Armağan. İstanbul 1991. s. 473-484.

Ömer el-Fuadi. MenôJcıb-ı Şerif-i Pir-i Halveti. Kastamonu 1294 H.

Öngören. Reşat. XVI. Asırda Anadolu'da Tasavvuf. (Yayımlarımaınış doktora tezi). İstanbul 1996.

öngören. Reşat. "Şeriat' ın Kestigi Parmak: Kanüni Sultan Süleyman Devrinde İdarn Edilen Ta-rikat Şeyhleri", İslam Araştırma Dergisi. c. I. sy. 1. (1996), s. 123-140.

Pakalın, M. Zeki. Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü. I-III. İstanbul 1983.

Seyyid Hüseyin b. Abbas. Risdle-i Devrdniyye, İsmail Erünsai'daki yazma nüsha, vr. (1 b.24b).

Uluçay. M. Çagatay. Padişahların Kadınları ve Kızlan. Ankara 1980. Uludag. Süleyman. TasavvufTerimleri Sözlüğü. İstanbul 1991.

Yurdaydın. Hüseyin Gazi. Düşünce ve Bilim Tarihi (1300-1600). Türkiye Tarihi II. Osmanlı Dev­leti {1300-1600/. (Yayın yönetmeni: Sina Akşin). İstanbul 1988.

Vassaf. Hüseyin. Sıifine-i Evliyd-yı Ebrdr. 1-V. Süleymaniye Ktp .. Yazma Bagı.şlar, nr. 2305-2309.

Yicdaru. M. Sadık. Tomdr-ı TurCıle-i Aliyye: Melamililc, İstanbul 1338-40.

Yurdaydın. Hüseyin G., "Düşünce ve Bilim Tarihi (1300-1600)". Türkiye Tarihi U: Osmanlı Dev­leti {1300-1600}, (Yayın Yönetmeni: Sina Akşin). İstanbul 1988.

Yüsuf b. Yakub. Mend/cıb-ı Şerif ve Tarikatname-i Pirô.n ve Meşayih-l Tarikat-i Aliyye-i Halvetiy­ye. 1290.

302