TÜRKIYE DIYANET VAKFI YAYIN LARI/264
Türk Kültüründe iz Bırakan
İskilipli Alimler (Sempozyum: 23-25 Mayıs 1997 • İsldlip)
Yayma Hazırlayan Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Uyanık
ANKARA
1998
1. Şabaniyye-Bayramiyye Tarikatı Üzerine Bir Tetkik
Proj.Dr. Mustafa KARA
Sayın Başkan, saygıdeğer dinleyenlerim. Bugünkü otururnun ilk bölümünde Sayın Başkarınnın da ifade ettiği gibi, 15. yüzyıla genel bir bakış yapmak istiyorum. Böylece, benden sonra konuşacak olan meslektaşlanma
da. bir mukaddime imkanı, bir genel giriş imkanı sunmak istiyorum.
Dün, Atilla Alpay kardeşimiz. slaytlarla , biZi, İstanbul'dan aldı, Kastamonu üzerinden Çorum'a ve İskilip'e taşıdı. Daha sonra, Abdulhaluk Bey Hocamız, Türkistan'dan aldı, Ortadoğu'ya, Azerbaycan'a, Anadolu'ya ve daha sonra Rumeli'ye kadar uzanan bir çizgiyle, bu sefer, doğudan batıya olan maceraınızia ilgili bilgiler sundular. Yılmaz Kurt kardeşimiz de, yine, aynı maceranın bir başka kesitini büyütecin altına alarak İskilip'i bize tanıttılar.
Bendeniz, size, bugün. bu maceranın bir başka boyutundan, bir başka çizgiden söz etmek istiyorum. O da, bu maceranın, bu bazen doğudan batı
ya olan bazen batıdan doğuya olan, bazen güneyden kuzeye, bazen kuzeyden güneye olayan bu maceranın iç örgüsünün kahramanlarından. Başkanı.n:.ıızın ifadesiyle, canı cananlardan söz etmek istiyorum.
Acaba, bu coğrafyada örülen dantelln iç mimarları kimlerdi? Özellikle de 15. yüzyılın dışına taşmadan incelememiZe başlayalım. Çok geniş ve çok uzun bir konudur bu. Şeyh Yavsınin yaşadığı yüzyıla. artık, dünden beri hep o zattan bahsediyoruz, Akşemsettinlerin yaşadığı yüzyıla konuyu tahsis ederek, tamamen 15 . yüzyıla bakarak. bu canı cananlarla ilgili, kısa, öz ve süratli bilgiler sunmak istiyorum ve süremi doldurmadan da sözümü bitirmek istiyorum.
Bu tasnifuni, müsaade ederseniz, süratlice ve tarikatıere göre yapmak istiyorum. Yani. bu 15. yüzyılda Anadolu coğrafyasmda neler olup bitmiş, doğudan batıya kim gitmiş, batıdan doğuya kim gelmiş ve bu toplumun, bu insanların gönüllerine, caniarına sular. pınarlar nasıl sunulmuş. aktarıl
mış. bu konuda, size, bazı isimleri hatırlatmak istiyorum.
Anadolu'da kurulup gelişen tasavvufi hayat ve düşüncenin seyrinde Şeyh Yavsi ve mürşidinin yaşadığı XV. yy. çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü bu asırda tasavvuf ve tarikatlarla ilgili temel müesseseler; tekkeler ve zaviyeler çoğalmış ve bu sistemin temel eserleri kaleme alınmış veya daha önce Arapça ve Farsça olarak yazılan bazı klasikler Türkçe'ye tercüme edilmiştir.
161
' ·~
Diğer tebliğlerde Şeyhülislfun Ebussuud Efendi'nin babası Şeyh Yavsi üzerinde durolacağından burada ele alınmayacak. daha çok meslektaşlarına ve tasavvufi kültürün durumu tespit edilmeye çalışılacaktır.
Selçuklularla birlikte oluşmaya başlayan tarikatlar artık bu asırda tekemmül etmiş. her tarikat kendine has dergahı kurmuş. farklı adab ve erkan kaideleri. değişik tasavvufi yorumlar kendini göstermiştir.
Şimdi bu asırda Anadolu topraklarında ortaya çıkan tarikatlara. tasavvuf dünyasının büyüklerine. gezgin dervişlerin yetiştirdiği şahsiyetlere ve bunların ortaya koyduğu telif. tercüme ve şerhlere kısaca temas etmekte yarar vardır.
I. TARİKATLAR
A. BAYRAMİYE
Şeyh Yavshi'nin mensub olduğu tarikatıara başlayalım.
Arıkaralı bir mutasavvıf ve Eşrefoğlu'nun ilk mürşidi olan Hacı Bayram-ı Veli tasavvufi terbiyesirli halk arasında "Somuncu Baba" diye bilinen Hamidüddin-i Aksarayi'nin yanında tamamlamış. daha sorıra tekkesini bu gün kabrinin ve camiinin bulunduğu yerde kurmuştur. Söz konusu dönemde pek çok ınsan bu dergaJ:ıa uğramış, buradan feyz almış. bu feyzi daha değişik bölgelere taşımıştır. Anadolu'nun ve Rumeli'nin din ve tasavvuf tarihinin kilit şahsiyetlerinden bir tanesinin de Hacı Bayram-ı Veli olduğu rahatlıkla söylenebilircıı_
Solfasonu bu velinin ocağında yetişen bazı şahsiyetlere ve onların yetiş
tirdiklerine kısaca temas etmek bu ifadenin doğru olduğunu gösterecektir.
1. Akşemsedd.in (öl. Göynük, 863/ 1459): Akşeyh ve Akşemseddin diye tanınan Muhammed b. Hamza, Şam doğumlu olup Suhreverdiyye tarikatının kurucusu ve Avarifu'l-Maarif adlı eserin yazarı Şihabeddin Suhreverdi'nin torunudur.
Hem bederılerin hem de gönüllerin doktoru olan Akşemseddin, medrese ilimlerini tahsil ettikten sorıra Hacı Bayram'a intisab ederek gönül eğitimini de tamamlamış. Beypazarı ve İskilip'te bir müddet kaldıktan sonra Göynük'e yerleşmiş ve oradaki hizmetlerine devam ederken vefat etmiştir. Eserleri:
a. Risaletü'n-Nuriyye: Hacı Bayram-ı Veli ve Bayramiyye etrafında dönüp dolaşan bazı dedikodulara cevap vermek için Arapça olarak kaleme alınan bu eser daha sonra kardeşi Hacı Ali tarafından Türkçe'ye çevrilmiştirc2ı.
(ıl Torunlarından Fuat BayraınogLu'nun ilti ciltlik eseri, konu ile ilgili geniş araştırmadı.r: Hacı Bayram-ı Veli, I-U. Ank. 1983.
(21 Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Ef. Kit. nu. 2863.
162
b. Defu Metain-ı Su.ftyye: Muhyiddin İbn Arabi ve onun gibi düşünen bazı mutasavvıfların görüşlerini savunmak için kaleme alınmış Arapça bir eserdir131
•
c. Malcamat-ı Evliya: Türkçe olarak kaleme alınan bu eser tasavvufi ahlak ile ilgili bazı meseleleri ele alıp izah etmiştir141 •
İstanbul'un manevi fatihi olarak da tanınan Akşeyh'in tıpla ilgili eserleri olduğ;u gibi Türkçe şürleri de vardır151 •
Aşık oldum sana candan Hacı Bayram pirim sultan
Gönül himmet umar senden Hacı Bayram pirim sultan
2 . Eşrefoğlu Rumi (öl. İznik 874/ 1469}
Kadiriyye'nin Osmanlı topraklarında Uk büyük temsilcisi olan Eşrefoğ;lu Abdullah Rumi'nin ilk mürşidi Hacı Bayram-ı Veli'dir. Daha sonra mürşidirlin işaret ve tavsiyeleriyle Hama'da bulunan Hüseyin Hemevi'nin yanına gitmiştir. Abdülkadir Geylani'nin torunu olan Hemevi'nin yanında yeniden seyr ü sül"ukunu tamamlamış ve İznik'e dönmüştür.
Müzelclci'n-Ni.ijCLs adlı eseriyle asırlardır toplumumuza yön veren Eşrefoglu Divan'ında yer alan şiirleriyle de din ve tasavvuf kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olmuştur. Tarikatname adlı eseri henüz basılmamıştır'61•
Şu mısralar onundur: Hep fes ad işlerine estağfirullah tevbe Yaman teşvişlerine estağfirullah tevbe Gözümün balctığına gönlümün aktığına Kulağım çalctığına estağfirullah tevbe Dilimin gaybetine nefsimin izzetine Hep azam lezzetine estağfirullah tevbe Bildim suçumu bildim döndüm Çalab'ım tuttum Geldim lcapına geldim estağftrullah tevbe
(31 BEEK. Genel Kit. nu. 1123. Eserlerin özellikle BEEK (Bursa Yazma ve Eseri Basma Eserler Kütüphanesil'teki yazma nüshaları da belirlilmeye çalışılmıştır.
(4) BEEK. Genel Kit. nu. 571. 849. Aslında dini. ahlAki. tasavvufi konuları Türkçe manzumelere terennüm etme gelenegi çok önce başlamıştır. Bunun en eski örneklerinden biri de I313'de kaleme alınan Muinü'L-Mürid"dir: BEEK. Genel Kit. nu. 1603.
(5) Konu ile ilgili en geniş araştırma Ali İhsan Yurd'a aittir: Fatih'in HocasıA/cşemseddin, İst. 1972. Menakıb-ı Akşemseddln, Emir Hüseyin'e aittir: BEEK. Genel Kit. nu. 1675. 5015.
(6) Geniş bilgi için bk. M. Kara. Eşreoglu Rumi. Ank. 1995.
163
ı \ y.; ·,
Benden suçumu sorma aybım yüzüme vurma Mahrum benim döndürme estağfirullah tevbe Settare'l-uyub sensin Galfere'l-zünub sensin Fettahe'l-kulub sensin estağfirullah tevbe · Gerçi kim günahım rahmetin dahi artık Asine kapın açık estağfirullah tevbe Nefs bendine t}ltuldum şeytana esir oldum Her hata kim ben kıldım estağfirullah tevbe Eşrefoğlu Ruml'nin şol çok günahlarının Kejaretidir anın estağfirullah tevbe Tevbeyi tacil edin gelin cennete gidin Ey mü' minler siz edin estağfirullah tevbe Arzu yılanlarının canları soktuğunun Tirya/ci ol ağunun estağfirullah tevbe
~ j 3. Yazıcızade Mehmed (öl. Gelibolu, 855/ 1451): Asırlardan beri halkı-. -: , .: mızla beraber olan Muhammediye adlı eserin yazarı da Hacı Bayram'la alış
verişte bulunan bir kişidir.
i . Cihanın lcutbu mahı Hacı Bayram Cihanın şeyhi şahı Hacı Bayram
Muhammediye, aslında Hz. Peygamber'in hayatını konu alan manzum bir eser olmakla birlikte Yazıcızade'nin dil, üslup ve anlatım tarzı bu eseri kısa zamanda meşhur etmiş, Mevlid gibi bir şöhrete ulaştırmıştırm. Gerçekten Osmanlı toplumunda Mevlid okuyan Mevlidhanlar gibi Muhammediyehanlar da oluşmuştur<81 •
Yazıcızade'nin kardeşi Ahmed Bican'ın Envaru'l-Aşılcin adlı eseri de toplumumuzda 500 seneden beri okunagelen kitaplardan birisidir. Her iki kardeş de Gelibolu'da medfundur.
Derler ki Hacı Bayram eser yazmaktan çok insan yetiştirmeye önem vermiştir. Gerçekten bu Anadolu velisinden bize bir iki şiirinin dışında bir şey intikal etmemiştir. Fakat XV-XVI. yüzyılın büyük sufilerinden bir bölümü onun yanında yetişmiştir.
Daha sonra Üftade'ye mürşit olacak olan Hızır Dede onun müridi olduğu gibi, Akbıyık da onun terbiyesiyle gönül dünyasını zengirıleştirmiştir.
(7) BEEK. Genel Kit. nu. 4040. nşr. Amil Çelebioglu. İst. ts. (8) İstanbul'un dışında da birçok defa basılan bu Türkçe eseri. İsmail Hakkı Bursevi. Fera/ıu'r·
Rulı aclıyla şerh edecektir: BEEK. Genel Kit. nu. 59-61. Basılınıştır: İst. 1294. Envarii'IAşilcin. BEEK. Genel Kit. nu. 4686. Basılmıştır: 1296.
164
Onun daha dikkat çekici bir tavrı da şudur: Mürttierinden Elvan-ı Şirazi'ye Şebusteri'nin meşhur eseri Gülşen-i Raz'ı, Kızılca Bedreddirı'e de Fahreddin Iraki'nin Lemeat'ını tercüme ettirmiştir. İleride temas edilecek olan her iki eser de tasavvufi tefekkürün temel eserlerindendir.
4. İbrahim-i Tennuri (öl. Kayseri, 887 /1482): XV. yüzyılın kaydedilmesi gereken sufi şairlerinden biri de tasavvufi terbiyesini Akşembeddin'in yanında tamamlayan İbrahim-i Tennuri'dir. En meşhur eseri olan 5059 beyillik Gülzar-ı Maneui; Mesnev'i, Gülşen-i Raz gibi Farsça. Garibname, Muhammediye gibi Türkçe kaynakların tesirinde kaleme alınan bir eserdir191
.
Bu yüzyılın mühim ediplerinden sayılan Akşemseddin'in oğlu Hamdullah Harndi'nin de mürşidi olan Tennuri şeyhini şöyle anlatıyor:
· Sorarsan bu zamanın şimdi kutbın Hidayet nuru şemsu'l-hak ve'd-din
Anun ilmiyle alemler münevver Anun ışkıyla gönüller mutahhar
Künuz-i kıymetini kimse bilmez Beyanı akla sığmaz vasja gelmez.
İbrahim Tennuri'nin en meşhur müritlerinden biri Ebussuud Efendi'nin babası Şeyh Yavsi'dir (öl. İskilip, 922/ 1516). Varidat şarihi olan Şeyh Yavsi'den feyz alan kişilerden biri de Habib-i Karramani'dir (öl. Amasya, 902/1496).
5 . Abdurrahim-i Karahisari (öl. Afyon, 888/ 1483'ten sonra): Akşemseddin'den feyz alan kişilerden biri de 4250 beyitlik Vahdetname adlı eserin sahibi Abdurrahim-i Karahisari'dir001
• Veziriazam Mahmut Paşa'ya ithaf edilen bu eserde tasavvufi ahlak ve kaideler basit hika.yelerle anlatılmıştır:
Dinle Zat-ı paki can-ı pakden Ki Ade m 'i pey da kulupdu.r hakden Hamd ider ol Zat'a can-ı pak olan Kim hilafet buldu ondan hak olan
(9) Gülzarnn.me, BEEK. Genel Kit nu. 1675; nşr. A. Akbulut-R. Yıldız, Kayse.ri 1978. (10) İ.Ü.Ktp.Ty.nu. 808. Bk. DİA Ü291-2.
165
. '
i~ 1 ı : h , ~ i
'.:
ı '
Hak'dan ol kimse 'ata vüjazl umar Ki anda olmaya taassubdan damar Olsa gönlünde taassub ya garaz Ana Hale virmişdürür renc ü maraz
Mürşidi Akşemseddin'in tavsiye si üzerine tercüme ettiği Münyetu 'l-Ebrar ve Gunyetu'l-AI:ı.yar adlı eserini ise 1453'te İznik'te tamamlamıştır011. Il. Dönem Melamiliği üzerinde idare durulacaktır.
B. NURBAHŞİYYE-KÜBREVİYYE
Osmanlı Devleti'nin ilk asırlarında var olan ve daha sorıraki yüzyıllarda Zeyniyye gibi tarihe kanşan tarikatlardan biri de Nurbahşiyye'dir. Emir Sultan da bir Nurbalışi şeyhi olarak bilinir. Ancak. Mecdi Efendi'den itibaren kaynaklarda Nurbalışi olarak kaydedilmesi, Muhammed Nurbahş'ın
8691 1465 yılında vefat etmesi dolayısıyla mümkün görünmemektedir. Onu Hüseyin Vassafırı yaptığı gibi Kübreviyye geleneğine bağlamak daha doğru görülmektedir021
•
ı. Emir Sultan (öl. Bursa. 833!1430}: Şüphesiz Bursa denince akla gelen ilk sufi, Buharalı Emir Sultan'dır. Sl!.fitıe'nin ifadesiyle "civar-ı Hazret-i Emir, İstanbtı.I'un Eyüp Sultan'ı mesabesindedir". Yıldırım Bayezid'e kılıç kuşatan ve kızı Hundi Sultan'la evlenen Emir Sultan, dönemtnin de merkez şahsiyetlerinden biri olarak. görülmektedir. Gasli ve defni bizzat Hacı Bayram-ı Veli tarafından yapılan Hz. Emir'e ruspet edilen mısralar da vardır1131 •
Akar gözlerimden yaş yerine kan Zerrece görünmez gözüme cihan Deryalar nuş idüp lcandırmaz iken Aşıklar kandıran ummanı buldum
Muasırı Ahmed Paşa ise Buhara'dan Anadolu'ya gelenlerin en büyüğü olarak görmektedir:
Ne alcdı Rum'a bir ulu derya senin gibi Ne dleme 9etirdi Buhara senin gibi
(lll BEEK. Ulucami Kit. nu. 1624. Daha sonraki asırlarda Hüsam.eddin-1 Bursevi, tasawufi kültürün temel eserlerini sıralarken Müzekkl'n-Nüjus'un yanında bu eseri de ilave edecektir. Mustafa Kara, Bursa'da Tarikatlar ve Tekkeler. Bursa 1993, D/92.
(12) Sejine. 1/287. (13) "Gerçelc (ışıklara sala verildi" rnısraı ile başlayan şiiri Ali Rıza Efendi (öl. 1904) tarafindan
da bestelenmiştir. Ayrıca Bk. DİA. XJ./146-48.
166
2. Süleyman Çelebi (öl. Bursa, 825!1422): Eşrefoğlu ile benzer yönleri olan bir gönül adamı da Mevlid 141 adlı manzumenin yazan Süleyman Çelebi'dir. Sefine-i Evliya'da Süleyman Çelebi, Emir Sultan'ın müridi olarak görülmektedir. Eşrefoğlu'nun da ilk mürşidi Emir Sultan idi. İkinci benzerlik şair oluşları, üçüncü benzerlik Bursalı oluşları. nihayet 500 seneden beri mısralarının bazen makamla bazen makamsız. olarak elden ele dilden dile dolaşmış olmalarıdır. Eşrefoğlu'nun Divan'ında olduğu gibi Mevlid'in temel konusu aşktır. Allah aşkıdır, Resuluilah aşkıdır:
Aşlc ile gel imdi Allah diyelim Der ile göz yaş ile ah idelim
Ümmetisen hizmeti eyle tamam Aşk ile di es-salat u ve's-selam
Gel Habibim sana aşık olmuşarn Cümle halkı sana bende Jalmışam
Bir kez "Allah" d ise aşk ile lisan Dökülür cümle güneh misl-i hazan
3 . Yahya b. Balışi (öl. 840!1436): Emir Sultan'dan feyz alan dervişlerden biri de Gönenli Yahya b. Bahşl'dir. Divan ve Mevlid-i Nebi isimli eserlerinden başka Menalcıb-ı Emir Sultan'ı yazan ilk sufidir051
. Kendisinden sonraki asırlarda aynı adla birkaç eser daha kaleme alırıacaktır061 .
c. ZEYNİYYE Erken dönemde Osmanlı dünyasında yer b ulabilen tarikatlardan biri de
Zeyniyye'dir. Adını Horasan bölgesinde doğan Zeyneddin Hafi'den alan bu tarikat halifeleri yoluyla Anadolu'ya gelmiştir.
ı. Abdurrahim-i Merzifoni (öl. Merzifon 850!1446): Zeyneddin Hafi'nin yarıında tasavvufi terbiyesini tamamladıktan sonra, mürşidinin "bir aşk kütüğü yaktık. Rum (Anadolu) üzerine attık" ifadesiyle Anadolu'ya gelip Merzifon'a yerleşen Abdunahim gerçekten bu toprakların insaniarına
(14) BEEK. Genel Kit. nu. 4906: Süleyman Çelebi. Meulld, nşr. Necla Pekolcay, İst. 1981. (15) Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Ef. Kit. nu. 4559. (16) Şimdiye kadar pek tanınmayan 785 beyillik bir Menalcıb-ı Emir Sultan da Müdami'ye ait
tir: İÜ Ktp. TY 5520. Orhan Bilgin. "Şeyhi Haklanda Yeni Bilgiler", Türklük Araştırmalan. İst. 1993.
167
. ·:
.... ·~
; '
'.
kendi dilleriyle aşk ve sevdayı anlatan, onların gönüllerini aşk ateşiyle tutuşturan dervişlerden bir tanesidir.
İrşadu'l-Enam, Vesaya, Işkname gibi eserlerin müellifi olan Abcturrahim-i Rumi aynı zamanda Divan sahibi bir sufidir. Edebiyatta selıl-i müm-
' teni için örnek olarak gösterilen şu beytini de asırlar hiç eskitememiştir:
Tövbe ya Rabbi hata rahına gittiklerime Bilip ettiklerime, bilmeylp ettiklerime
850/1446 da Merzifon'da vefat eden bu sufi ile ilgili bir monografi. torunlarından Berin Taşan tarafından kaleme alınmıştır(l71•
2. Abdullatif-i Kudsi (öl. Bursa, 856/ 1452): Zeyniyye'nin, başkent Bursa'da tanınması Kudüslü bir sufi'ye nasib olmuştur. Zeyneddin Hafi'nin halifesi olarak Bursa'da tekkesini kuran Kudsi'nin hatırası Zeyniler. semti, Zeyniler Camü ve Zeyniler mezarlı~ı ile bu gün de yaşam8.ktadırıı81•
Medrese ilimlerine hakim, Vahdet-i Vücut, Melametiyye, Bedreddiniyye gibi çagının temel meseleleri ile ilgili düşüncelerini açıkça yazan bir sufi olan Abdullatifin Arapça olarak kaleme aldı~ı eserleri de bu gün elimizdedir.
Zeyniyye Dergabı'nın hizmetleri kendisinden sonra halifesi Taceddin İbrahim Karamani ile devam etmiştir. Divan şatri Ahmed Paşa'nın:
Emin-i mahzen-i esrar Şeyh Taceddin Bahar-ıravza-ı envar Şeyh Taceadin
Dllf, hazain-t hikmet kiltdlne miftah Emin-i Ahmed-i Muhtar Şeyh Taceddin
mısralarıyla başlayan uzun şiiri bu derviş içindir091•
3. Şeyh Vefa (öl. İst., 896/1491): Bu asırda yaşayan çok yönlü sufilerden biri de Şeyh Vefa adıyla tanınan Mustafa b. Ahmed' dir. Bursa'da Abdüllatif-1 Kudsi'nin yanında yetişen bu Konyalı sufi Zeyniyye'yi İstanbul'a taşı-
(17) Abdurrahim-i Rumi, İzm1r 1975. DİA, 1/293. (18) Geniş bilgi için bk. Mustafa Kara, Bursa'da Tarikatlar ve Tekkeler. Bursa 1990. 1/65 vd. ( 19) Ahmed Paşa'nın Divan'ı için bk. BEEK. Genel Kit. nu. 4289. DİA, ll/ 111-12; Ahmed Paşa
Divaru. haz. Ali Nihad Tarlan, İst. 1966.
168
yan ve onu mükemmel bir şekilde temsil eden şahsiyettir. Vefa semtine adını veren bu mutasavvıfın tekkesi devrirlirl ileri gelen bütün alim, sanatkar ve yöneticilerirlirl feyz aldıgı bir merkez durumundaydı.
Şeyh Vefa'nın şu beyti Zeyneddirı Hafi'nin Anadolu'ya gönderdigi "aşk meşkalesi'' ile ilgilidir:
Yak beni aşk ateşine Ya Vedud Kül olunca cümle ecza-yı vücud
Tasavvufa dair eserlerirlirl yanında şiir ve astronomi ile de yakından ilgilenen Şeyh Vefa. Ahmed Paşa'nın medhiyelerine de konu olmuştur:
Himmet-i Şeyh Veya'dan himmet irmezse dlriğ Ahmed'ün haddi değil midhati dervlşlerün
Şeyh Vefa1201, Saz-ı İrfan ve Makam-ı Süluk adlı eserirlirl sahibidir12 ıı_
4. Kutbeddinzade (öL 885!1480): Zeyniyye kültürüne hizmet eden İznikli sufilerden biri de Kutbeddirı İznikl (öL İznik, 821!1418)'nin ogıu Muhammed b. Kutbeddirı'dir. Zeyneddirı Hafi'nin evradını Tenvi rü'l-Evrad adıyla şerh etmiştir. Fususu'l-hikem ve Miftahu'l-gayb'ın şarihlerinden biri de odur. Babasının gençler için kaleme aldıgı Mukaddime adlı ilmihal kitabı da önemlidir1221
•
5. Aşık Paşazade (öL İst. 890/ 1485): Abdüllatif-i Kudsi ile Konya'da görüşen ve ona intisab eden bir kişi de Aşık Paşaoğlu Tarihi'nin yazandır. Kendisini Derviş Ahmed Aşıki diye tanıtan bu tarihçi. Amasyalı olup kendisi Aşık Paşa'nın, Aşık Paşa da Baba İlyas'ın torunudur.
Ömrünün son yıllarında sadece bir dilde 160 bab olarak kaleme aldıgı eseri, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan kendi dönemine kadar gelen tarihini ele alır. Anadolu'daki dini tasavvufi cemaatlerle ilgili meşhur dörtlü tasnif ona aittir:
Abdalan-ı Rum Gaziyan-ı Rum Ahiyan-ı Rum Bacıyan-ı Rum
(20) Abdulkadir Erdogan, Şeyh Vefa. İst. 1941. (21) Süleymaniye Ktp. İbrahim Ef. Kit. nu. 652. 653. (22) BEEK. Genel Kit. nu. 217.
169
! . '
Eser. Hacı Bektaş-ı Veli başta olmak üzere birçok sufi hakkında da bilgi ihtiva etmektedir1231
•
D . HALVETİYYE
İslam dünyasının en yayın tarikatlarından biri olan Halvetiyye'nin Anadolu ve Rumeli toprakları için kilit şahsiyeti Seyyid Yahya Şirvani'dir. Çünkü 868/1464 yılında Bakü'de vefat eden bu Şirvanlı surmin yetiştirdiği halifeler Anadolu'nun manevi imarında birinci derecede rol alacaklardır. Ayrıca onun "Vird-i Settar" diye meşhur olan evradı asırlardan beri dervişlerin elinden ve dilinden hiç düşmemiştir.
ı. M. Bahaeddin Erzincani (öl. Erzincan 879/1474): Seyyid Yahya'dan icazetname aldıktan sonra memleketine gelip dergatıını kuran Pir Muhammed eser ve sohbetleriyle elinde tuttuğu meşalenin daha güçlenerek devam etmesini sağlamıştır. Onun 873/l468'de manzum olarak kaleme aldığı Malcamatu'l-Arifin ve Maarifu's-Sdlildn adlı eseri sahasının en güzel numunelerinden biridir1241
•
Tasavvufi makamların ele alındığı 814 beyitlik bu eserin ilk dörtlüğü şöyle:
Tevelclcül eyledilc ismine anın
Ezelden olunan kısmına anın Ki zaten eyledi ismine mebde Bir ismi binbir isme oldu menşe
"Bana sen ver seni benden beni al" mısraını söyleyen Divan1251 sahibi Kemal Ümmi (öL Karaman, 880/l475) de onun halifelerindendir. Menalcıb-ı Ke
mal Ümml ise halifesi Aşık Ahmed tarafindan kaleme alınmıştır1261•
Kim alcla uysa rahmet-t Rahman'a erişir
Kim nejse uysa itne-i şeytan alır gider
Hale! Sen inayet it bu Kemal Ümml asiye
Kim hazretine ol dolu isyan alır gider
(23) Aşık Paşaoğlu Tarihi, nşr. Ali Bey, İst. 1332; Atsız. İst. 1949. (24) Manisa Ktp .. Eski Eserler Kit. nu. 1308; nşr. Necdet Okumuş, İst. 1992. (25) BEEK. Genel Kit. nu. 4330. (26) Millet Ktp. nu. 1323.
170
2. Cemal Halveti (öl. Şam, 899!1494): Halvetiyye'nin İstanbul macerası Çelebi Halife olarak da tanınan Erzincani'nin bu halllesiyle başlamıştrr. Koca Mustafa Paşa Dergaru'nı kuran Amasya dogumlu bu sufi tasavvufun dışında tefsir, hadis ve dini ilimlerle ilgili olarak kaleme aldıgı birçok eser tasavvuf kültürünün daha saglam bir zeın.tn bulmasını kolaylaştrrmıştrr. Divan sahibi olan Cemal Halvetl'nin şiir gücü şu mısralarla bile ortaya çıkmaktadır1271 .
Safha-yı sadrında daim aşılan efican hiı. Şalclrin şülcrü huvellah zalcirln ezlcarı ha
Bestelerren birçok şiiri de asırlan aşıp gelerek günümüze ulaşmıştır. Hizmetlerini İstanbul'un meşhur sufilerinden Sünbül Efendi sürdürmüştür.
3. Dede Ömer Ruşeni (öl. Tebriz, 892/ 1487): Aydın'da dagan, medrese ilimlerini Bursa'da tamamlayan. seyr ü sulükünü Bakü'de Seyyid Yahya'nın yanında geçiren Dede Ömer Ruşeni de bu asrın en velfıd sufilerinden biridir.
Çobanname, Mislcinname, Neyname, Tarikatname gibi eserlerin yanında1281 Divan sahibi bir sufi olan Dede Ömer, Halvetiyye'nin Ruşeniyye kolunun da piridir. Tarikat. onun halifesi İbrahim Gülşeni ile birlikte Mısır'a kadar uzanacaktır1291.
Uzun bir manzume ile tasavvufun tariflerini bir araya getiren Ruşeni'nin bazı beyitleri şöyledir:
Tasavvuj lcülli geçmektir özinden Dahi incinmemelctir il sözinden
Tasavvuf Halde yolundan çıkmamakdır Tasavvuf kimse gönlin yılcmamakdur
Tasavvuj terle-i davadır d imişler Dahi lcitman-ı manudur dimişler
Tasavvuj kalbi Haleica bağlamakdur Yüreğin ışık oduyla dağlamalcdur
Tasavvuj yar olup bar olmamakdur Gül-i gülzar olup har olmamaledır
Tasavvuj buğz-ı dünyay-ı denldür Bu sözi siyleyen bil Ruşenidür
(27) Süleymaniye Ktp. Esad Ef. Kit. nu. 2709, DİA. VII/302-3. (28) BEEK. Genel Kit. nu. 671: Süleymaniye Ktp. Şazeli Kit. nu. 50p İÜ Ktp. TY. nu. 797. (29) Muhyi-i Gülşeni. Menakıb-ı İbrahim Gülşeni. nşr. Tahsin Yazıcı. Ank. 1982.
171
~ i . ·: ..... :
4. Ali Sem erkandi (öl. Mersin-Gülnar, 860/ 1456): Seyyid Yahya ŞiTVani'nin derga.Iunda yetişen şahsiyetlerden biri de Ali Semerkandi'dir. Bahru'lUlum adlı tasavvufi tefsirin de sahibi olan bu sufi, Semerkandiyye kolunun da piridir1301. Mecmua-yı Külllyat-ı Şeyh Ali Semerkandi il~ Makalat-t Şeyh Ali Semerkandi elim1zded1r1311. ;
E. NAKŞİBENDİYYE
Eşrefoglu Rumi'nin yaşadı~ı dönemde Anadolu topraklarında sesini duyuran tasavvufi mekteplerden biri Nakşibendilik oldu~ gibi, Orta Asya tasavvuf dünyasından sesi duyulanlardan bir tanesi de Ubeydullah Ahrar'dır (öl. 895/ 1490). Fatih'in rüyalarına girecek derecede gıyabi bir mahabbete konu olan Ahrar'ın kendisi Osmanlı dünyasına gelemediyse de halifeleri sayesinde bu "avaze" Simav'a, İstanbul'a ve Balkanlar'a ulaşmıştır.
ı. Abdullah İlüıi (öl. Vardaryenicesi, 896/1491): Simav'da do~an. zahiri ilimlerle ilgili çalışmalarına İstanbul'da başlayan Abdullah Simavi bu tahsilini tamamlamak için Ortaasya'ya gitti. Bu arada esas aradığının Ubeydullah .Nrrar'ın yanında oldu~nu anladı ve ona intisap etti. Nefahatu'lÜns'ün tesbitine göre hilafetnamesirıi alıp Simav'a dönen İlahi, bu diyarda Nakşibendiyye'nin ilk temsilcisi oldu.
Arapça, Farsça ve Türkçe birçok eserin yazarı olan Simavi'nin dikkat çeken yönlerinden bir tanesi de asrının en tartışmalı sufisi Bedreddin Simavi'yi benimsernesi ve onun meşhur eseri Varidat'ı Arapça olarak şerh etmesidir1321. Simav ve İstanbul'da hizmet verdikten sonra Seffuıik yakınlarındaki Vardaryenicesi'nde kurdu~u tekkede 896/1491'de vefat etti.
Aynı zamanda şair olan Abdullah İlahi'nin özellikle Zadü 'l-Muştakin ile Meslekü't-Talibin adlı Türkçe eserled331 kendisinden sonrakiAnadolu ve Rumeli'dek.i tasavvufi hayatın seyrirıe tesir etmiştir1341.
2 . Emir Ahmed Buhari [öl. İst .. 922/ 1516): Nakşibendiyye'nin İstanbul'daki ilk büyük temsilcisi Emir Ahmed Buhari'dir. Abdullah İlahi'nin, Buhara dönüşü beraberinde getirdiği Emir Ahmed bir müddet Simav'da kaldıktan sonra İstanbul'a gelmiştir. Daha sonra mürşidinin izniyle Osmanlı başkentinde tekkesini kurmuş ve hizmetlerirıe başlamıştır.
f30) Kara, age, 11/73-74. (31) Konya Koyunoglu Müzesi Ktp. nu. 11833, 13508. (32) Süleymaniye Ktp. Nafiz Paşa Kıt. nu. 1235. (33) BEEK. Genel Kıt. nu. 696. 709, DİA. (34) Kara, age. 1/143 vd.
172
Şu yakanşlar onundur:
Ya ilahı sen esirge beni kim Bir zaif aciz ü b1-çareyim
Bir yana nefsim çeker bir yana ışk Bu aralıkda katı avaneyim
İy diriga, nefs elinden gönlümi Billmez ki nlcesl kurtarayım
Sana dutdum yüzümü ya Rabbena Seni koyup ya kime yalvarayım
Molla Cami'nin Neyehatü'l-Üns'ünü ilavelerle Farsça'dan Türkçe'ye çeViren La.mıi Çelebi {öl. Bursa. 938!1531) Emir Ahmed'in halifesidir1351•
3. Ahmed İlahi (öl. Bursa, XV. yy): Nakşibendiyye'nin Anadolu'daki tarihi ile yakından ilgili olan İlahl mahlaslı ikinci sufi Buhara asıllı Ahmed'dir. Meslek ve meşrebinin birbirine yakın olması, her ikisinin de üç dilde eser vermesi sebebiyle bugün el:lmizde olan İlahi Divan'ı adlı eserin bunlardan hangisine ait olduğu kesin olarak ortaya konamamaktadır. Abdullah İlahi Varidat'ı şerh ederken Bursa bölgesinde yaşayan Ahmed İlahl de Konevi'nin Miftahu'l-Gayb'ını şerh etmiştir1361•
Ahmed İlahi Tekkesi Bursa'nın en eski · tekkelerinden biri olup bugün Çekirge'deki haziresinden dahi -selvi ağaçlarının dışında- hiçbir iz yoktur.
İlô:hi. Divanı'nda yer alan şu beyitlerin güzelliği ve dilindeki sadeliği dikkat çekicidir:
Senden şeyaat umarım Ya Mustafa Ya Mücteba Luiflle rahmet umarım Ya Mustafa Ya Mücteba
Şevkinde giryan olmuşam· derdlnde nalan olmuşarn Yolunda hayran olmuşarn Ya Mustafa Ya Mücteba
(35) Lanw. eseri tercüme ederken Hamideddin-1 Aksarayi. Hacı Bayram-ı Veli. Hacı Bektaş-ı Veli, Akşemseddin, Geyikli Baba, Yazıcı.zade Mehmed-Abdullatif-i Kudsi, Yunus Emre, Rüstem Halife Bursevi. Abdurrahim-i Merzifoni. Taeedelin-i Karamani gibi isimleri ilave ettigi halde Eşrefoglu'ndan bahsetmemiştir. Niçin?
(36) Konya. Yusuf Aga Kit. nu. 414.
173
o.;
ı . . 1 i .
r.
Başımı ayağ ideyim şevicin yoluna gireyim Senden yana hoş gideyim Ya Mustafa Ya Mücteba'371
4. Baba Nimetullah Mahmud (öl. Akşehir, 90~/1496): Bu asrın eser veren Nakşi şeyhlerinden biri de Nahcıvanlı Nimetullah'dır. Fevatihu'l-İlô.hiyye adlı tasavvufi tefsiri1381
, Fusus üzerine haşiyesi, Hediyetü'l-İhvan ve Risaletü 'l-Vücud başta olmak üzere birçok eseri vardır.
F. MEVLEVİYYE
Mevlana ve onun meşhur eseri Mesnevi sebebiyle yaygınlık kazanan bu tarikat Mevlana'nın vefatından sonra oğlu Sultan Veled ve halifesi Çelebi Rusameddin ile oluşmaya başlamış ve bu oluşum merkez dergahtan sonra Afyonkarahisar ve Kütahya Mevlevihanelerinin kurulmasıyla hızlanmıştır.
Bu yüzyıldayaşayan ve Afyon Mevlevihanesi'nin başında bulunan Divane Mehmet Çelebi değişik yerlere gönderdiği halifelerle bu tarikatın tarihi açısından önemli faaliyet ve hizmetler zincirini başlatmış oldu. Fani Dede Lazkiye'de, Fedayi Burdur'da, Ebubekir Vefai Halep'te, Ahmed Sufi Mısır'da, Safayi Dede Galata'da, Veüyyeddin Baba Cezayir'de, Hızır Dede Sakız'da,
Nurullah Dede Eğridir'de·. Ali Rumi Sandık.J.ı'da, Derviş Hamid ise Midilli'de kurulan ve mevlevihanelerde hizmet vermişlerdir.
Şu mısralar Çelebi'ye aittir:
Bihamdillah /ci bi-nam u nişanız adımız yolcdur Dil-i viranemiZden özge bir abadımız yolcdur
Ezelden mazhar-ıışlcız biZim icadımız yolcdur Elemler cümle bizdendir ona astadımız yolcdur
Bela dildendir ol dildar elinden dadımız yolcdur Gönüldendir şilcô.yet lcimsedenjeryadımız yolcdur
XV. yüzyılda Mevlevi ve Mesnev'i kültürüyle ilgili en önemli gelişme ise Muini tarafından Mesnevl'nin ilk defa manzum olarak Türkçe'ye çevrilmesidir. II. Murad'a sunulan Mesnev'i-i Muradiyye 8391 1436'da kaleme alınmıştır.
(37) BEEK. Orhan Kıt. nu. 1223. 115-116. Bk. Abdullah Damar. Bursa'da Nakşibendlyye Kültürü ve Ahmed İlahi Tekkesi. Uludag Üniv.Sos.BU.Ens .. basılmamış yüksek lisans tezi. Bursa 1993.
(38) BEEK. Haraççıogıu Kit. nu. 130: Basılmamıştır: Fevatihu"L-İldhiyye. I-II. İst. 1326.
174
İlk beyitler şöyle:
Nale-i neyden işitgil ya bu ney Kim neden ağlar neden köyner bu ney
Guş-ı huş aç tuy şikayetler ider Ayrılıklardan hileayetler ider
Nalişümden avret ü er inledi Yandı her kim ol iniden dinledi
Konya ve Afyon'dan sonra Mevleviligın üçüncü merkezi Celaleddin Ergun Çelebi tarafından Kütahya'da açılmıştır. Kütahya Mevlevihanesi.
XV. yüzyılda Mevlevi ve Mesnevl. kültürünü ınsanlara ulaştıran merkezlerden biri de Bursa'daydı. Esrar Dede'nin belirttigine göre DiVane Mehmet Çelebi Bursa'ya teşriilerinde misafir olarak katıldıgı bu mevlevihane de bir müddet "cilvegah-ı aşıkan" olmuştuı.(391•
G. BEKTAŞİYYE
XV. yüzyılın başlarında Bektaşiyye Osmanlı topraklarında teşkilatlanmış bir tarikat olarak görülmüyorsa da 812/1409 yılında Hatıboglu'nun Malcalat-ı Hacı Beletaş-ı Veli'yi nazmen Türkçe'ye çeVirmesi konumuz açısından önemlidir. Bahru'l-Ha/cayılc adını taşıyan bu eser 1359 beyittir1401
• Halkın dini bilgilerini takviye etmek için kaleme alınan eserde işlenen konuların bir kısmı şöyledir: İman esasları. şeriat, tarikat, marifet, hakikat. şeytan. insan. temizlik. namaz. oruç, hac, zekat.
Fazlun ile asileri iy Ke.rtm Rahm kılup ajvidersin Ya Rahim
Derdüme benüm dahi iy Padişah Fazluni derman irür püşt ü penah
Garik olmışam günah deryasına Düşmüşem buğz u hased gavgasına
Kibir işiginde lcomışam boşumı Neyse ısmarlamışam her işüml
(39) Sefıne, lli/60. Genış bilgi için bk. Kara. age. 1/ 117 vd. (40) Bahru'l-Hakayık. nşr. i. Hakkı Ertaylan. İst .. 1960: Genış bilgi için bk. Esat Coşkun.
Hatiboğlu Muhammed ve Eserleri. basılmamış doktora tezi. Ankara 1965.
175
ı .
Hatiboğlu'nun Ferahname adlı diğer bir eseri de 100 hadis ve bu hadislerle ele alınan konularla Ugili 100 hikayeyi ihtiva etmektedir:
Yüz hileayet yüz hadisdür bu haber Okıyan kişi göre kıla nazar
Kim ResulullaJ:ı sözidür bu leelam Türki dilde nazm id üp kıldum temam14 ıı
Bu yıllarda kaleme alınan ve Bektaşi geleneği Ue yakından Ugili olan menak.ıbnameler şunlardır:
ı. Vilayetname-t Hacım Sultan
2. Menalcıb-ı Hacı Bektaş-.ı Veli
3. Vilayetname-i Abdal Musa
4. Vilayetname-i Seyyid Ali Sultan
5. Vilayetname-i Sultan Şucaeddin
6. Vilayetname-t Otman Baba
Ömrünün büyük bir bölümünü XV. asirda Balım sultan ise bu tarikatın Hacı Bektaş-ı Veli'den sonra ikirıci ismi kabul edildiğinden "Pir-i Sani" ünvanıyla anılmaktadır. Onun, Sultan II. Bayezid tarafından 1501 tarihinde Dimetoka'daki tekkeden alınarak Hacıbektaş dergahının başına getirUmesi de önemli bir dönüm noktası olarak ele alınmalıdır.
Balım, çoklar ile sohbet edi.bdir Bu yola emicana emek veripdir Gidin görün pirim nerde durupdur Pir durduğu yerden haber ver imdi
Haber aldık Muhammed'dlm Geçmeyiz zat u sifatdan Balım. nlhan söyler zattan İrşadımız sırdır biZim
H. BEDREDDİNİYYE
Bu yüzyılın en tartışmalı şahsiyeti Şeyh Bedreddin olduğu gibi en tartışmalı olayı da bu sufinin adına tzrue edilen isyandır. Devletin "sıkıntılı" ol-
(41) Kayseri Raş!d Efendi Ktp. nu. 125.
176
du~ bir dönemde patlak veren bu olay Simavna Kadısıoglu'nun idamıyla neticelenince onun fikir ve müritleri devlet tarafından çok yakından takip edilmiş ve yeniden canlanmaıp.aları için elden gelen yapılmıştır.
Meslektaşları ise-Hallac-ı Mansur olayında oldu~ gibi- üç gruba ayrıldılar. Bir kısmı Şeyh Bedreddin'in yanlış yaptığını ve yanlış yolda oldu~nu, bir bölümü onun mürşid-1 kamtl olduğunu ifade ederken üçüncü grup sufiler de susmayı tercih etmiştir.
Onun Camiu'l-Fusuleyn adlı fıkıhla ilgili eseri medreselerde akutulurken küçük risalesi Varidat sürekli kovalanmıştır1421• Abdullah İlahi tse aynı yıllarda büyük bir cesaret örneği vererek bu eseri Arapça şerh etmiş ve Simavna Kadısıoğlu'nun aleyhinde olanları onun ırfanını kavrayamayanlar olarak değerlendirmişttr1431 •
Vartdat'la birlikte Fıkıh ilmiyle ilgili Letaifu 'l-İşarat adlı eserini de İznik' de göz hapsindeyken yazdığı söylenmektedir.
Anadolu topraklarındaki Nakşibendiyye'ntn ilk mühim temsilcisi ve Vahdet-i Vücud meşrebtntrı mümessili olan Simavlı Abdullah İlaru'den bir buçuk-iki asır sonra yaşayan AziZ Mahmud Hüdayi tse hiç de öyle düşünmüyordu: " .. ol andan bu ana gelince Bedri'ntn beden-i habisi Balkan'ın öte yüzünde bessolunup daima ilhad ve ıbaha üz.ertndedtrler ... Daima ihlal ve idlal üzerindedir. Ve yer yer 'Işık zaviyeleri' vardır. Anlar dahi haraptır ve ol taifeye 'Simavnavi'dirler ... " Varidat'ı şerhedenlerden btrintn de Şeyh Yavsi oldu~nu tekrar edelim.
Bedriyye veya Bedreddiniyye, diğer tarikatlar gibi bir organiZasyona sahip olamadıysa da Şeyh Bedred?fn'in neşvesi örtülü bir şekilde yaşatılmış ve bu asra ulaştırılmıştır. Bursalı Mehmed Tahir'in "Hür fikirli şeyhlerin büyÜklerinden olup eserlerindeki incelikleri kavrayamayanlar onu reddetmışlerdir" ifadesi bu gerçeğe işaret etmektedir1441•
Hakiri miktnün sözin kabul tt Anda yolında varlığın sebil it Getür Sultanıma kendini kul tt Bizim mürşidimi..z Şeyh Bedreddin'dir
(42) Cevdet Paşa. Kısas-ı Enbiya'da Vandat'ın İstanbul'da nüshasırun bulunmadıgıru, devrtn şeyhillislamı Arif Hikmet Efendi'nin bu kitabı nerede bulursa ucuz pahalı demeyip satın alarak imha ettigini ifade ettikten sonra Fususu'l-Hikem'in bir taklidi oldu~nu belirtmiştir. Vaıidat, çev. Cengiz Ketene, Ank. 1990.
(431 Kara, age. I/159 vd. Tarunu tara.6.ndan kaleme alınan menakıbı neşredilmiştir. Hafız Halil, Mena.ktbname-1 Şeyh Bedreddln, nşr., A. Gölpınarlı-İ. Sungurbey, İst., 1969. A. Şerafeddln Yaltkaya. Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddln. İst. 1340: Niceler Şeyh'e menakıb yazdılar Yazdılar amma havada gezdiler
(44) Bir diger dikkat çekici husus da şudur: Bu meşrebe dün heterodoks tasavvufi cemaatler ilgi duyarken Cumhuriyet döneminde de bazı Marksistler alaka göstermiştir.
177
. '
'
I. MELAMETİYYE
Kendine has özelliklere sahip olan Melfuniyye'nin (Melametiyye) birinci dönemi Horasan-Nişabur bölgesinde Harodun Kassar'ın önderliginde IX. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu tasavvufi meşrebin ikinci dönemi ise XV. yüzyıl Osmanlı toplumunda Bursalı Dede Ömer'in yönlendirmesiyle (öl. Göynük, 880/ 1475) yeni bir ivme kazandı. Hacı Bayram-ı Veli'nin mürltıerinden olan Bıçakcı pede Ömer aşk ve cezbe dolu yolunu "kınayanın kınamasından" korkmadan yaymaya başlamıştı. Daha sonra Bayrami Melamileri adıyla anılacak olan bu cereyan tasavvuf ve tarikatlar tarihinin çok canlı ve renkli bölürnlerinden birini teşkil edecektir. Serbest dini yorurnları, vahdeti vücudu benimsedikleri gibi sebeplerle zaman zaman siyasi iradenin çok sert tepkisiyle karşılaşan Melamiler o gün bu gün varlıklarını tasavvufi cemaatlerden biri olmuşlardır.
Silsile. Ömer Dede'den sonra Ayaşlı Bünyarnin, Aksaraylı Pir Ali, İsmail Maşuki. Sarhan Ahmed ile devam etmiştir1451•
EbuHamid/ci şehr-i Alesaray'ın mahitabıdır Hilafet Hacı Bayram sımna andan mürüvvetdir
Anın sım Emir Silclc1nl'de zahir tken amma BatO.n oldı cihan içinde ol ehl-l Melô.metair
Bunun sırrına vans İbn Ya min-i Ayaşl'dir Ki andan pir Aliyy-i Aksarayı ehl-i biatdır
J. KALENDERİYE
İslam dünyasında tasavvuıfi hayatın içinde görülen mensuplerden biri de Kalenderiliktir. Degişik coğrafyalarda farklı isimlerle varlığını sürdüren bu zümreler müstakil gruplar olarak görüldügü gibi farklı tarikatların şems iyesi altında da hayatiyetlerirıi sürdürebilmişlerdir. Toplumun digerlerine dikkat etmede gevşek, dini konularda labüali. ahlaki-tasavvufi konuları olabildiğince serbest yorumlayan serazat derviler cemaatinin XV. yy.'da görülen bazı gruplarının adları şöyle: Haydariler. Torlaklar. Işıklar. Camiler. Şemsiler, Nimetullahiler1461
•
Şeni şaha gider dediler Gel gitme güzel kalender Atan anan yüzün suyun Terk itme güzel kalender
(45) Konuyla ilgili Türkçe ilk çalışma olarak bk. Abdülbaki Gölpınarlı. Meldmillk ue Melfımiler. İst .. 1931.
(46) Geniş bilgi iç in bk. Ahmet Yaşar Ocak, Kalenderiler. Ank. 1992.
178
_ .. "":'.,.
L. HURUFİYYE
Bu asrın tesirli akımlarından biri de "harflerin esrarı" üzerinde kurulmuş olan Hurufiyyedir. Fazlullah Hurufi'den beri (öl. 796/ 1394) İslam dünyasının yakından tanıdı~ı bu cemaat genellikle "batıl t arikat mensubu" olarak tavsif ediidiyse de tesersiZ hale getirilemedt
Fazlutlah Hurufi'rıin Timur'un oglu Miranşah'ın emriyle idam edilmesinden sonra halifesi Ali A'la. Hacıbektaş dergahına gelerek hurufili~in yayılması için gayret gösterdi. Pirin Cevidan adlı eseri çok tutundu. Nesimi. Refii. Ferişteho~lu, Virani Baba gibi şairler bu yolun yaygınlık kazanmasında etkili oldular.
Ger okursan hatların esrarını Göresin labud Hak'kın ızannı
Çün bu hatlar oldu yigirmi sekiZ Der izah-ı nutk-ı Hak'dır bilesiZ
II. TERCÜME VE ŞERHELR
Medeniyetlerin kurulup gelişmesinde ilmi ve fikri eserlerin oynadığı rol açık ve kesindir. insano~lunun en entellektüel birikiminden istifade etmeyen toplumlar medeniyet kuramazlar. Bu eserlerin bir kısmının tercüme olması da kaçınılmazdır. Abbasiler devrinde eski mederıiyetlere ait eserler nasıl Arapça'ya tercüme ediidiyse Abbasi ve Selçuklu birikiminin üzerine kurulan Osmanlı medeniyeti de kendinden önceki ilmi ve fikri potansiyeli. okumaya. anlamaya. tercüme ve şerh etmeye çalışmıştır.
Bu faaliyetler açısından da XV. yüzyıl dikkat çekmektedir. Konumuzia ilgili olarak tercüme ve şerh edilen bazı eserleri sıralamak bu konuda daha gerçekçi de~erlendirmeler yapılabilmesine yardımcı olacaktır.
A. Kur'an-ı Kerim: ElimiZde XV. yy.'ın başlarında Muhammed b. Hamza tarafından yapılan bir Türkçe Kur'an tercümesi bulunmaktadır. Muhammed b. Hamza hem Molla Fenari'nin hem de Akşemseddin'in adıdır. Bu eser bunlara mı, yoksa aynı ismi taŞıyan bir başka kişiye mi aittir? Bu kesin de~ildir. Ancak, söz konusu eserin Fatiha ve İhlas surelerinin mealieri verilerek o günkü dil ve ifadenin hatırası tekrar edilecektir:
Suretü'l-Fatiha
Tanrı Adıyla yani başların ya o kırm
gey rahmat kılıcı. rahmat kılıcı
179
f· i . -~
ı. Öğmek Tanrınındur, aJ.emler issi ya besleyicisi
2. Gey rahmet kılıcı, rahmet kılıcı
3. Yanut güni issi yani kıyamet güninde hükm eylemeğe malik olan
4. Sana taparuz, dakı senden arka virmek isterüz
5. Yol göster bize toğru yol
6. 7. Yalı ~arun kim eylük eyledün anl~ın üzerine, kakınılmışlar degüller yani cuhud degüller dakı azmışlar degüller yani nasran'i degüller.
Suretü'l-İhlas
ı. Eyit: Ol Tanrı birdür
2. Tanrı. hacat alınur serverdür
3. Togurmadı, dakı dogurılrnadı
4. Dakı olmadı onun bendeş kimseı471•
B. Fususu'l-Hikem: Yedi asırdan beri lehinde ve aleyhinde çok şey söylenen Muhyiddin İbn Arabi'nin bu eseri, müridi Sadreddin Konevi ile birlikte zengin bir şarthler zinciri ile karşılaşacaktır. Bu asırda Hoca Muhammed Parsa, Pir Ali Hindi, Muhammed b. Kutbeddin İznik! ve Molla Cami'nin şerhleri en meşhur olanlandır. Daha önemlisi XV. yüzyıl şerhlerinden biri Muhammediyye'nin yazarı Yazıcızade Mehmed Efendi'ye. diğeri İznik'deki ilk medresenin müdertisi Davud-ı Kayseri'ye aittir. Fusıls'un ilk Türkçe şerhi şair Nev'i'ye (öL 1007 !1598) nasip olacaktır.
C. Mesnevi: Fusılsu'l-Hikem gibi birçok kişinin tercüme ve şerhine konu olan bir tasavvufi eser de Mevlana CelaJ.eddin Rumi'nin yaklaşık 26.000 beyitlik Farsça Mesnevl'sidir. Arapça. Farsça ve Türkçe'den başka, Batı dillerine de çevrilen bu eserle ilgU olarak Türkçe'ye XV. yüzyılda çevrildiği ifade edilmelidir. Mesnevi-i Muradiyye'nin bilinen iki nüshasından biri Bursa Eski Eserler Kütüphanesi'ndedirı48ı. Eşrefoğlu'nun Müzekki'n-Nüjus adlı eserinde Mevlana'nın, Tarikatname'de ise İbn Arabi'nin tesiri öne çıkmaktadır.
D. Avarifu'l-Maarif: Suhreverdiyye tarikatıinn kurucusu Şihabeddin Suhreverdi'ye ait olan ve tasavvufi mu.hitlerde çok yaygın olan bu Arapça eser de 1458'de Türkçe'ye kazandırılmıştır. Suhreverdiyye. tarikat olarak Osmarılı topraklarında yaygın değilse de Avaif, Kuşeyn Risalesi ve İhya gibi
'sufilerin çok okuduğu ve sevdiği eserlerdendir. 63 bab haJ.inde tasavvufi ah-
(47) Muhammed b. Hamza, Kur'an Tercümesi, (48) Muini, Mesnevi-i Muradiyye, BEEK, Ulucami Kit. nu. 1664, nşr. Kemal Yavuz. Ank. 1982.
ı8o
· --- -1'>1
·- J. j
lakın temel esaslarını, tekke hayatının adab ve erkanını ele alıp inceleyen bu eserin erken dönemde Btgalı Ahmed tarafından Türkçe'ye tercüme edilmesinin esas sebebi eserin Zeyniyye tarikatındaki yeri olmalıdır1491 • Çünkü Abdullatif-i Kudsi ve Abdurrahirn-i Merzifonl ile Anadolu'da yaygınlık kazanmaya başlayan Zeyniyye adabında, Avarifu'l-Maarifi okumak ve akutmak önemli hususlardan biridir1501
•
E. Mirsadu'l-İbad: Necmeddin Daye'nin Kayseri ve Sivas'ta bulundugu yıllarda Farsça olarak kaleme aldıgt bu eser de tasavvufi ahiakın katdelerini genişçe incelemektedir. Daye'nin Necmeddin-i Kübra'nın halifesi olması sebebiyle Mirsad'la birlikte Kübrevi kültürü de Anadolu'ya ulaşmış oluyordu. Bu kanaldan beslenen bir suftnin de Emir Sultan olduğuna yukarıda temas edilmişti . Ancak Kübreviyye de Suhreverdiyye ve Yeseviyye ile birlikte Batı Anadolu ve Rumeli'de kök alıp yerleşemeyecektir.
Eseri, Karahisarlı Kasım 1422'de Türkçe'ye kaıandırırken adını da degıştirmiştir: İrşadu'l-Mürid ile'l-Murad511
•
F. Gülşen-i Raz: Vahdet-i Vücut ve tasavvufi tefekkürün en meşhur kitaplarından biri, Şebüsteri'nin Farsça kaleme aldığı ve "sırların gülistanı" anlamına gelen bu eseridir.
Emir Hüseyin'in 15 sorusuna cevap olmak üzere Şebüsteri (öl. 720/1320) bu eseri kaleme aldığında henüz 34 yaşındaydı. Tasavvufi düşüncenin bu küçük eseri asırlar içinde çok seviliDiŞ ve pek çok a efa şerh edilmiştir.
XV. asırda Elvan-ı Şiraıi'nin aynı vezinde ve mesnevi tarzında Türkçe'ye tercüme ettiği bu eser bir tercümeden çok bir şerh mahiyetindedir. Çünkü Gülşen-i Raı 999 beyit iken tercüme 2779 beyte ulaşmıştır1521• Akşehir'de medfun olan Nimetullah Nahcivani de Gülşen-i Raz'ı Farsça şerh etmiştir.
G. Le m aat: Füsusu'l-Hikem vadisinde kaleme alınan eserlerden biri de Fahreddin Iraki'nin Parıltılar anlamına gelen Lemeat'ıdır. Sadreddin Konevi'den feyz alan Iraki bu eserini Anadolu'da kaleme almış, iç yapısı ve işlediği konular Fusı1s'a çok benzediği için bu Fusılsu'l-Hilcem'in bir şerhi olarak da değerlendirilmiştir1531• Yazıldıktan kısa bir müddet sonra Ali İsfaha-
(49) BEEK. Genel Kit. nu. 4443. (50) Son Türkçe tercüme için bk. Tasauuujun Esasları, çev. K. Yılmaz-i. Gündüz-M. Uzun, İst ..
1989. (51) BEEK. Genel Kit. nu. 2024. (52) BEEK. Genel Kit. nu. 721. 722. 1223. 2023. Mensur tercüme Ise A. Gölpınarlı'ya aittir:
Gülşen-i Raı. İst. 1944. (53) BEEK. Genel Kit. nu. 849.
181
' ·t
ni'den başka Molla Cami tarafından da Farsça şerhi yapılan bu eseri Türkçe'ye kazandıran sufi ise Hacı Bayram'ın müridi Kızılca Bedreddin'dirt541
• Bu eser 28 lem'adan meydana gelmiş olup aşk konusunu merkez edinmiştirt551• 812/1409 Amasya'da vefat eden Yar Ali Şirazi'de aynı eseri Lemehat adıyla Farsça şerh etmiştir.
H. Miftahu~l-Gayb: İbn Arabi mektebinin ilk talebesi olan Sadreddin Konevi'nin Arapça olarak yazdıgı Miftahu'l-Gayb adlı eseri de çok ilgi gören eserlerden biridir. Bu yüzyılda Ahmed İlahi'den başka Eşrefoğlu'nun hemşehrisi Muhammed Kutbeddin tarafından da şerh edilmiştir.
XV. asırcia eserleriyle tasavvufi kültüre hizmet eden isimlerden birkaç tanesi daha, meşhur bir eseriyle birlikte verilebilir:
Hasan Efendi, Müıilu'ş-ŞulcU.lc
Lutfullalı Kahramani, Cenahü's-SciWcl.n
Yar Ali Divriği, Lemehat
Yahya Şirvani, Esraru 't-Tcilib'in
Kı.ıtbeddirızade İzniki, Risaletü 'l-Marifet
Habib Kahramani, Etvar-ı Seb'a
Kabuli Mustafa Efendi, Kenıü'l-Esrar
Şıhabeddin Ahmed Sivasi, Uyunu't-Tejasir
Yusuf-ı Hakiki, Metaliu'l-İman
Bütün bu ifadelerden sonra şu söylenebilir:
XV. yüzyıla tasavvuf zaviyesinden bakıldığı zaman bu kültürle ilgili mühim klasikierin Arapça ve Farsça'dan Türkçe'ye tercüme edildiği görülmektedir. Görülen ikinci husus da şudur: Bu tercümelerin yanında birçok sufi, tasavvufi meseleleri Türkçe olarak kaleme aldıkları manzum ve mansur eserlerle halkın anlayabileceği bir üslCıp içinde onlara sunmuşlardır.
SON SÖZ
Bu sempozyumda Akşemseddin ve Şeyh Yavsi ayrı ayrı tebliğlerle anıldı. Fakat Akşemseddin'in müridi ve Şeyh Yavsi'nin mürşidi arulmadı. Sözlerimizi İbrahim-i Tennuri'nin -belki de Şeyh Yavsi'nin, müridinden bizzat
' duyduğu- mısralarıyla bağlıyor ve Sadettirı Evrin'in şerhiyle noktalıyoruz:
(54) BEEK. Genel Kit. nu. 646; Ulucami Kit. nu. 1715. (55) Parıltılar. Saffet Yetkin. İst. 1985.
182
Cana ceja. ya kıl sajô.. Ya dert gönder. ya devô.. Hoştur bana senden gelen Ya taze gül, yahut diken Gelse eelhalinden ceja İkisi de cana sajô.. Ger bağ ü ger bostan ola Ge vasl ü ger hicran olan Ey Zat-ı pô..k-ı lemyezel Ey liı.ifu bol, kahn güzel Gerek ağlat, gerek güldür Bu ô..şık hem sana kuldur
Kahrın da hoş, liı.ifun da hoş Kahrın da hoş, liı.ifun da hoş Ya hıl'ati, yahut kejen Kahrın da hoş, liı.ifun da hoş Yahut cemalinden vefa Kahrın da hoş, liı.ifun da hoş Ger bend ü ger zindan ola Kahrın da hoş, liı.ifun da hoş Mu'tii her hayr-ü emel Kahrın da hoş, liı.ifun da hoş Gerek dirilt, gerek öldür Kahnn da hoş, lılifun da hoş
"Bu manzume, hayatta türlü küçücük uygunsuzluklardan üzülüp her şeyden şikayet etmek tabiatında olan insanlan utandıracak, yalçın kaya gibi sa~lam bir iradeyi belirtir. Bu bir hissizlik de~il. sevinçte oldu~u keder karşısında da Taruı'ya b~lılık heyecanını bulan bir canlılıktır. Ruhi teşevvüşlere kapılınıyan muvazeneli, istikrarlı ve emniyetli bir hayatiyet, heybetli bir iç kudretidir.
Bunların içierini dolduran manevi bazlar, keşif ve kerametler, insanı bahtiyar eden türlü tecelliler. Taruı'ya erişler ve O'ndan hitaplara mazhar oluşlar da bir varlıktır. Başkalarına üstünlüktür. Fakat, bu varlık da insanın kendi malı de~il. hillasa Taruı'nın bir takdir ve lutfudur. İyi pişmiş bir yemek. onu pişiren aşçının hüneridir. İnsan da öyledir. Ne kadar kendi kendine kaynamış, kendi içinde hayatın türlü çüşnilerini alarak pişmiş olsa da, ona o ateşi, o ilave edilen özellikleri sırasına, zamarıına ve lüzumuna göre düzenliyen kendisi de~ildir. Kendisi bir olgudur. Bunu böyle bilen ve bütün şuuriyle benimsiyen. hal ve hareketinde de bunu hakim kılan insan ancak "şükür" ile mütehassis olur. Onun şükrü Taruı'nın da şükrünü muciptir. Yaratan, mahlükunda bu idrakl görmekle memnun olur. Şükrün bu özelli~ine erenler şüphesiz azdır"1561•
Teşekkür ederim.
(561 Müsbet Maneviyat Etüdleri. VI/245.
183
Top Related